Anadolu’nın kadim kentlerinden biri olan Diyarbakır, içerisinde barındırdığı yapıları, kültürü, yemekleri, gelenek ve görenekleri ile önemli yerleşim merkezlerinden birisidir. Türkiye’nin güneydoğu anadolu bölgesinde bulunan bu kadim kente gittiğinizde sizi oldukça gelişmiş kadim bir şehir karşılayacaktır. Suriçi ve sur dışı olmak üzere iki yerleşim yerinden meydana gelen şehrin, sur içi görülmeye değecek güzelliktedir. Merkezde bulunan ve minaresi ile sizleri hemen hemen her yerden selamlayan Diyarbakır Ulu Camii, etrafında yer alan tarihi hanları, eski sokak dokuları ile adeta tarihe meydan okumaktadır.
Şuan Ulu Camii’nin mevcut konumunda daha öncesin Mama Tor olarak kayıtlara geçen bir kilisenin bulunduğunu ifade edilmektedir. Caminin bu kilise üzerinde gelişmiştir. Ancak kilisenin mimarisi veya planı ile ilgili herhangi bir delil söz konusu değildir. Emeviler döneminde bölgeye İslamiyet’in gelmesi ile Emeviye Camii’ne benzetilerek kurulan yapı ile ilgili ilk bilgiler İslam kaynaklarında geçmektedir. 1046’da Nasır Hüsrev, şehri anlatırken Ulu Camiye de değinmektedir. Bölgeyi 1085’te ele geçiren Büyük Selçuklu zamanında Sultan Melikşah’ın emri ile cami, vali Amidüddevle tarafından 1090 yılında esaslı bir onarıma tabi olmuş, bu onarım ile ilgili kitabe ise tek şerit halinde yapı üzerinde yer almaktadır.
“Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla; Allah’tan başka Tann yoklu”, Muhammed onun elçisidir. Bunun yapılmasını Büyük Sultan, Büyük Sahlann Şahı, ümmetin ve emirlerin başı, Arap ve acemlerim efendisi, dünya ve dinin yücelticisi, Devletin Kudreti, Fetih babası, Alparslan oğlu Melikşah – Allah saltanatını devamlı kılsın emretti.
Dinin şerefi, Devletin direği, Vezirlerin tacı, Cehir oğlu Mansur Muhammed valiliği zamanında Allah günlerini uzatsın; Kadılann şerefi, Büyük kadı Abdülvahid oğlu Abu nasır Muhammed eliyle ve Kudüs’lü Muıammed oğlu Ahmed’in vekaletiyle 484 (1091) senesinde Yapıldı.”
Büyük bir avlusu olan caminin kuzey doğusunda Mesudiye Medresesi yer alırken, (bugün kütüphane olarak kullanılmaktadır), kuzeybatısında Şafiler Mescidi bulunmaktadır. (bugün bayanların namaz kılması için ayrılmıştır) Avlunun, doğu, batı ve kuzeydoğu yönlerinde ise revaklara yer verilmiştir. Revakları oluşturan sütunların ise akant yaprakları dikkat çekmektedir. Ayrıca sutünları birbirine bağlayan kemerlerde Bursa Kemeri dikkat çeken bir diğer unsurdur.
Doğu, batı ve kuzey olmak üzere üç yönden dışarı ile bağlantısı olan avlunun doğusunda bulunan kapı oldukça önemlidir. yuvarlak bir kemer açıklığına sahip olan kapının hemen kuzey ve güney köşelerinde Orta Asya sanatında gördüğümüz ve Türklerin sıkça kullandığı, hayvan üslubunu yansıtan Aslan-Boğa mücadelesi, taş üzerinde kabartılarak verilmiştir.
Camininde avluya açılan altı adet kapısı vardır. Harim kısmına girdiğinizde , Anadolu sınırları içerisinde Şam Emeviye Camii plan tipi sizi karşılamaktadır. Mihraba paralel üç sahınlı olan caminin, mihrap önünde dikey bir sahınla kesilmesiyle transept plan şeması elde edilmiştir. Mihrabı ve minberi Osmanlı döneminde yenilenmiş olan caminin, orijinal minber ve mihrabı ile ilgili bilgi bulunmamaktadır.
Harimde dikkat çeken yer ise dikey sahının üstünü örten ahşap tavandır. Kalemişi bezemeler ile dekore edilen tavan, Osmanlı süsleme üslubunu yansıtmaktadır.
Caminin güneybatısında yer alan kare kaide ve gövdeli minaresi ise Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika etkilerini yansıtmaktadır.
F
Foto Kaynak: Burak M. GÖKLER
AKJAGUL BADAYEVA
Mart 8, 2024 at 12:25ammerhaba bu makaleyi yazanın ismini öğrenme şansım var mı acaba tezde kullanmak istiyorum