Sanat Tarihçisi Özgün Akar Sanatın Yolculuğu için ”Edouard Manet” yazısını yazdı.Kendisine teşekkür eder,okumanızı tavsiye ederiz.
“Neden buradayım bilmiyorum. Gözlerimizin önündeki her şey gülünç. Işık sahte, gölgeler sahte. Atölyeye geldiğim zaman mezara giriyormuşum gibi geliyor. Bir modelin sokakta soyulamayacağını biliyorum. Ama tarlalar var. Söylendiğine göre çıplaklık , sanatın ilk ve sonuncu kelimesidir, hiç olmazsa yazın kırlarda çıplak etütleri yapılabilir. ”
Dönemin oldukça olaylı ve değişik ressamlarından olan, adı sürekli Monet ile karıştırılan( Sanat Tarihi öğrencileri anlamıştır:) ünlü Manet’in hayatını ve sanatını anlamak ister misiniz? Bir sanat eseri anlamak için önce onu ortaya çıkaranı tanımak gerekir.
Edouard Manet 1832 yılında bir Ocak ayında Fransa’da dünyaya geldi. Varlıklı bir memur olan bir babanın, diplomat kızı olan bir annenin en büyük oğludur. Hukuk okumak için yeterli birikime sahip olamadığı için ailesini utandırmış, Fransız Deniz Harp Okuluna girmeyi çalışmış ancak başarılı olamayınca Resme yönlendirilmiştir. Çocukluğundan beri resimde üstün başarı sağlayan Manet 1950’lerin sonunda Thomas Couture’nin atölyesine verilmiştir. Döneminde oldukça başarılı olan Couture tarafından 6 yıl boyunca yetiştirilmiştir. Manet’in dönemin anlayışı olan Klasik kalıpların ve konuların ötesine geçme arayışı ustası ile sorunlara neden olmuştur. Ancak bu büyük sorunlar olmamış, atölyeden ayrıldıktan sonra da ustasına danıştığı bazı şeyler olmuştur.
1860’lı yıllarda Klasik Resimler canlı modeller üzerinden yapılmaktaydı. Eski eserler incelenmek üzere dönemin ve şimdinin ünlü Louvre Müzesine gidilip, dönemine damgasını vurmuş eserler inceleniyor hatta eskizleri alması öğretiliyordu. Dönem itibariyle oldukça katı kurallara bağlı olan eserler ortaya çıkmıştı. Bu eserler Thomas Couture’nin eserinde olduğu gibi gerçekçilikten uzak, donuk ifadelere sahip, belli renk kullanımları ve konuyu işlemektedir. Mitolojik unsurların ön planda olduğu eserler resmedilirdi. Manet bu duruma karşıydı, o modern ve çağdaş olmak istiyordu. Bunu yaparken insanlar tarafından sevilmek ve takdir edilmekte istiyordu. 1850’lerin sonunda bir çok Ekspresyonist ressamında girmiş olduğu özgürlükçü yanıyla adından söz ettiren İsviçre Akademisine girdi.
1725’ten beri Fransız Güzel Sanatlar Akademisi tarafından açılan, Fransız hükümeti tarafından desteklenen, bir döneme adını vurmuş olan Salon Sergileri bulunmaktaydı. Bu sergiye girmek önemli bir şeydi. Ününe ün katmak, sanatını onaylatmak anlamına geliyordu. Eleştirmenlerin katı kurallara bağlı olduğu bu Sergi için Manet’in eserleri sizce nasıl tepkiler almıştır?
Apsent içicisi eseri Manet’in Salon’a yolladığı ilk eseridir. (1858) Ret edilmiştir. Manet’in burada yaşadığı döneme bakış açısını yansıtması, gerçekçi anlatımı Salon tarafından ret edilmiştir. Onlar için önemli olan üst tabakadır. Alt tabakanın sorunlarını onları ilgilendirmediği söylerler. Eseri ile fazlasıyla dalga geçilir. Adamın yanında duran apsent bardağını ressamın içmesi gerektiğini bile söylerler. Ona daha döneme uygun,klasik eserler çizmelerini söylerler. Manet’in cevabı ise ” Artık Klasik eser çizmek istemiyorum, modern ve çağdaş eserler çizmek istiyorum. Bu eserde gayet modern bir eserdir.” demiştir.
1861 yılında Salon’a iki tane eser yollamıştır. Bunların da ret edilmesini beklemektedir. Ancak şaşırtıcı şekilde ikisi de onaylanmış ve sergilenmiştir. Bunlar “Anne ve Babasının Tablosu” ve “İspanyol Şarkıcı” dır.
İspanyol etkisine sahip ilk eseridir. 1862 yılında “Lola De Valence” İspanyol etkilerini devam ettirir.
1863 yılında hepimizin bildiği ünlü eser “Kırda Öğle Yemeği” adlı eseri büyük patırtı çıkarmıştır. Oysaki bütün düşüncelerini, bütün sanat yeteneğini bu tabloya yerleştirmişti. Büyük ilgi toplayacağını zannediyordu. Ama jüri üyeleri, sergiye kabul etmedi bile. O yıl jüri üyelerinin çok fazla eseri ret etmesi üzerine 3.Napoleon sadece bir kereye mahsus Salona Kabul Edilmeyenler adında ek bir sergi bölümü açtılar. Sergiyi gezenler bu tablo karşısında öfkelerini,gülmelerini tutamıyorlar. Esere karşı ağır eleştirilerde bulunuyorlardı. Öfkesini gizleyemeyen Manet “Beni bayağılıkla suçluyorlar. Olağandışı bir şey yaptım diye suçluyorlar. Oysa tablomun Giorgione’nin Kırda Konser’inden ve Raphael’in Paris’in Yargılanması’ndan esinlenerek yapıldığını görmediler.”dedi. Bu eser dönemin ahlaksal değerlerine zarar verdiği için oldukça taşlanmıştır. 2 giyinik erkek arasında çıplak bir kadın. Oysaki Giorgione’nin Kırda Konserinde de buna benzer bir sahne vardır. Ancak orada resmedilen bir mitolojik karakterdir. Burada ise döneminde oldukça aşağılık görülen Victorine Meurend modellik yapmaktadır. Toplumun aşağıladığı kadın nasıl olurda form olarak değer verilen bir unsur olarak resmedilir.
1864 yılında “Boğa Güreşi” adlı eseri Salon’a girmeye hak kazanır. Ancak aldığı ağır eleştiriden dolayı neredeyse tüm tuvali paramparça etmiştir. Eserlerinde sadece konu değil, kullandığı teknikte ağır bir şekilde eleştiriliyordu. Her ne kadar yeni şeyler denemeye devam etse de kabul edilmek, istediği başarıyı sağlamak istiyordu. Bazen Salon’un hoşuna gidebilecek değerlerde eserler verirken bazen de daha modern denemeler yapıyordu.
1865 yılında Kırda Öğle Yemeği eserinden daha büyük bir olay meydana getiren Olympia eserini Salon’a yolladı. Bu eserde de yine modellik yapan Victorine Meurend’dir. Olympia o dönemlerde fahişelerin takma adıdır. Verdiği isim,model ve teknik. Her şey ona karşıdır zaten. Ancak beklenmedik şekilde eser Salon’a kabul edilmiştir. O dönemin en anlayışsız sanat eleştirmenlerinden ve en kötü romancılarından bir olan Jules Claretie Sanat Dergisinde “Olympia’yı temsil etmeye yeltenen ve ressamın kim bilir nerden bulduğu bu iğrenç model, bu sarı karınlı odalık da nedir?”
Eleştirmenlerin göstermiş oldukları tepkiler Manet’in ününün artmasına ve sağlamlaşmasını sağlamıştır. Manet’i destekleyen özellikle iki tane insan vardır. Birisi Charles Baudelaire diğeri ise Emile Zola’dır. Baudelaire Manet için “Yaşamın Gerçekçi Ressamı” demektedir. Manet’in hem çağındaki sanat hareketlerini iyi anlaması, olaylara farklı açıdan bakması onu diğerlerinin gözünde iyi bir ressam yapmaktadır.
Bir gün salon sergisinde yuhalar yükselmişti. İşte o gün Manet gerçekten bu tepkileri çok fazla içerlerdi. Sergiden ayrılarak hemen atölyesine döndü. Metresi Victorine( Olympia olan) ona bir mektup uzattı. Mektup Baudelaire’dendi. ” Alay ediyorlar sizinle, alaylar sizi rahatsız ediyor, değerinizi anlamıyorlar…” Bu durumda olan yalnız siz misiniz sanıyorsunuz? Wagner’den ya da diğerlerinden ne farkınız var? Daha mı büyük dehanız? Ama gene de onlarla çok alay edildi. Peki ne oldu? Hiç…” bu mektuptan sonra İspanya’ya gitmeye karar verdi. Etkisi altında kaldığı İspanyol sanatını yakından incelemek istiyordu.
1860’ların sonunda Ekspresyonistlerin uğrak mekanı bir kafeye uğrar, sanatsal tartışmalar yaparlardı. Ekspresyonistler “Manet’in kendilerin öncüsü” olduğunu söylemişlerdi. Yine Manet, ekspresyonist resimleri olsa da tam anlamıyla onlardan birisi olmamıştır.
İki tane Manet vardır. İnsan olan, duyguların kontrolü elinde amaçlarını bilen ve ona göre davranan. Ressam Manet vardır bir de, ne olursa olsun ün isteyen, bunu gerçekleştirmek için sanatından ödün veren Manet.
1967 Maximillion’un İnfazı adlı eseri Manet’in yapmış olduğu ilk siyasi içerikli eserdir. Bu eser sayesinde Manet’in siyasi görüşü hakkında bilgi sahibi olabilir. Resim Goya’nın 3 Mayıs adlı eserinden etkilenmiştir.
1870 yılında Fransa-Prusya arasında savaş çıktığında Londra’ya kaçmıştır. Savaşın sona ermesinden sonra bile etkileri devam etmiş Monet, Salon’a resimlerini yollamaktan vazgeçmiştir. 1869-70 yıllarındaki resimlerinde ışık ve renk kullanımıyla izlenimciliğe öncülük etmiştir. Salon’dan ürkmüş ve Bağımsız sergiye yollamıştır. Kısa zaman sonra serginin adı Empresyonizm olarak değişmiştir. Ancak bu sergide Manet’e ait hiçbir eser yoktur. Renoir, Degas, Monet,Pisarrov gibi sanatçıların eserleri vardır. Manet özellikle adının Ekspresyonistler ile anılmasını istememiştir. Tam o dönemlerde eserleri oldukça güzel kazanç sağlamaya başlamıştır çünkü.
Manet bu eserinde iyice İzlenimciliğe kaymaya başlamıştır.Klasik üslup bir kenara bırakılmış, gün ışığına çıkarak doğal renkler kullanmaya başlamıştır. Yüzlerdeki ifadeler silinmeye başlamıştır. Manet’ye ait bir izlenimcilik etkileri gözlemlenmektedir.
1875 yılında hafif izlenimci hafif klasik üslup ile yapılmış bu eser Salon’a girmeyi hak kazanmıştır.
1876 yılı Manet için oldukça kötü bir yıldır. Salon’a yolladığı tüm eserler ret edilmiş, stüdyosunda sergi açmasına rağmen başarı sağlayamamış, çalışma performansı düşmüş, bitirdiği tek tablo “Malermo’nun Portresi” ve sağlığı ölümcül derecede bozulmuştur. Hastalığın ana kaynağı ise Sinir bozukluğudur.
Salon’un yapısı değişerek Fransız hükümetinden ressamların eline geçmiştir. Böylelikle Salon’a hadi öncü,modern eserler de girmeye başlamıştır. Henri Rochefort’un tablosu Manet’in yapmış olduğu ilk siyasi tablo değildir ancak Salon’a kabul edilen ilk siyasi içerikli eseridir. Ona madalya kazandırmıştır. Hayatının son anlarına doğru, hayatı boyunca istediği başarı sonunda gelmiştir.
Hayatının son anında yapmış olduğu bu eser, bize çok önemli şeyler anlatmaktadır. Günlük yaşantıdan bir kesit sunmaktadır. Bir kafenin içinde tam bize bakan garson kız ile göz göze gelmiş durumdayız. Yüzündeki ifadeden aslında hayatından çokta hoşnut olmadığı görebiliyoruz. Peki ressam bize bu son eserinde ne anlatmak istemiş olabilir? Barmen kızın arkasında kocaman bir ayna vardır. Eserin sol tarafında aynanın yansımasından anladığımız kadarıyla kafe oldukça dolu.Bize o anın canlı bir halini göstermiş. Peki barmen kızın yansıması? Neden hatalı bir şekilde verilmiş. Tam arkasında olması gereken yansıma neden yana kaydırılmış? Bu bir hata mı yoksa bilinçli bir hamle mi? Burada iki an mevcuttur. Birincisi bizim içinde bulunduğumuz barmen kız ile karşı karşıya geldiğimiz andır. İkincisi ise Barmen kızın içinde bulunduğu an. 19 yüzyılda barmenlik yapan bir bayanın maaşı çokta iyi sayılmaz bu yüzden içki içmeye gelen beyler ile ahlaksız şeyler yapmaktadırlar.Manet’in bize gösterdiği bu sahnedir belki de. Aynadan yansıdığı kadarıyla kadınla bir erkek konuşmadır. Böyle bir karenin donmuş versiyonu olabilir.
1882 yılında eser Salon’a katılmıştır ve oldukça yüksek başarı da sağlamıştır. Döneminin sosyal yapısını eleştirdiği için yine bir çok eleştiri okunu üzerine çekmiştir. Ve bu eser Manet’in son sözleri olmuştur.
Manet için Avangart akımın öncü diyebiliriz. Onun başlatmış olduğu akımı, ondan sonra gelen sanatçılar ileri taşımıştır. Manet her zaman takdir toplamak istemişti, eserleri ile bu takdiri her zaman toplamayı başardı.
“İnsanın söyleyecek bir şeyi olmalı,yoksa olmaz. Her şeyden çok resmi sevmeyince insan ressam olamaz. Hem sonra mesleğin inceliklerini bilmekte yeterli değildir. Duygu ve coşku da gerekir. Bilim çok iyi ancak bizim içim imgelem de gereklidir. Bir gün Versailles’den dönerken lokomotifte makinistle ocakçıların yanına bindim. İkisi de görülecek şeydi; Soğuk kanlılıkları, dayanıklıları olağanüstüydü. Pis bir meslek bu! Bu adamlar çağımızın kahramanları. İyileştiğim zaman onların bir tablosunu yapacağım.”
Edouard Manet
Sanat Tarihçisi
Özgün Akar