Atmeydanı

Bizans İmparatorluğu’nun Hipodrom’u,Osmanlı İmparatorluğu’nun Atmeydanı hakkında…

Osmanlı İmparatorluğu zamanında İstanbul’da Sultan Ahmed cami önünde bulunan meydana verilen addır. Bizans İmparatorluğu döneminde ise bu meydan at yarışlarının yapıldığı ve çeşitli siyasi olaylara da ev sahipliği yapmış olan Hipodrom ismi ile anılmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Atmeydanı özellikle XVII. ve XIX. yüzyılda yeniçeri ayaklanmalarına ev sahipliği etmiştir. Bu ayaklanmalara örnek olarak Atmeydanı Vak’ası gösterilebilir.

İstanbul’un fethinden sonra Hipodrom’un bulunduğu bu alan Atmeydanı adı ile at yarışlarının ve cirit oyunlarının yapıldığı bir yer olarak varlığını sürdürmüştür .Osmanlı İmparatorluğu döneminde meydanın saraya yakın olmasından dolayı önemi artmıştır. Çevresine inşa edilen önemli yapılarla meydan yeni bir görünüm kazanmış, bayram şenlikleri, saray düğünleriyle şehir hayatının merkezi duruma gelmiştir. Bu meydanın Divanyolu girişine 1491 yılında Firuz Ağa Cami, batı kısmına XVI. Yüzyıl başında İbrahim Paşa Sarayı, doğusuna 1553’te Haseki Hamamı ile 1617 yılında tamamlanan Sultanahmet Külliyesi yapılmıştır. Sultanahmet Külliyesinden önce bu meydanda vezir saraylarının yer aldığı bilinmektedir. Bu yapılaşmaların meydana eklenmesiyle meydan daralmıştır.

hipodrom-panvinio

Hipodrom’un son dönemleri

İstanbul’un fethinden önceki dönemlerde Hipodrom gravürlerde genel itibariyle yıkık durumdadır. Sadece birkaç anıt ile güney ucu ayakta kalmıştır. Matrakçı Nasuh’un yaptığı “Menazilname”(Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han)’de ki İstanbul manzarasında ise; Atmeydan’ının çevresindeki yapılar, meydanın ortasındaki Hipodromda bulunan anıtlar ve meydanın güney ucu görülmektedir. Uzun bir dönem bakımsız halde kalan Atmeydanı Abdülaziz döneminde (1861-1876) Zaptiye Nazırı Hüsnü Paşa’nın girişimleriyle park haline getirildi. XIX. yüzyıl sonu ile XX. Yüzyıl başlarında inşa edilen yapılar ile meydan bugünkü görünümünündedir. İbrahim Paşa Sarayı’nın yanına inşa edilen Defter-i Hakani Nezareti, güneyde yer alan imaret ve darüşşifanın yerine Mekteb-i Sanayi,1901 yılında Alman Çeşmesi eski Atmeydanı’na yeni katılan yapılardır.

Osmanlı tarihinde Atmeydanı, Hipodrom’dan daha yoğun devlet-halk ilişkisinin kurulduğu, sultan ailesinin temel törensel etkiliğinin çoğunun yapıldığı kamusal kent mekanı kimliği taşımaktadır. Osmanlı tarihinde Atmeydanı’na tek sultan, tek egemen kent İstanbul, ve tek Kamusal Meydan statüsü tanınabilir. Bizans Hipodromu’ndan arta kalan işe yarar mimari fragmanlar, özellikle sütunlar ve mermer kaplamalar, Topkapı Sarayı, İbrahim Paşa Sarayı, Süleymaniye Camii ve Külliyesinde kullanılmıştır. Meydanın ortasında yer alan birkaç sütunda Edirne Selimiye Camii’sine gönderildikten sonra Hipodrom’dan sadece iki dikilitaş, Burmalı Sütun ve Hipodrom’un bir bölümü kalmıştır. Saraya en yakın bu büyük kent mekanı, Osmanlı başkentinin resmi tören alanı olduğu kadar,toplantı, alay, ve eğlence mekanıdır. İmparatorluğun politik yaşamının nabzının attığı yerdir. Yeniçeri isyanından, Sur-u Hümayun’lara, askeri talimlerden cirit oyununa kadar her etkinliğin merkezidir.1863 Sergi-i Umumi-i Osmani(Osmanlı Genel Sergisi)’nin inşaatına kadar serbestlikle kullanılan bir meydandır. Hipodrom 1204 yılındaki Haçlı işgalinde soyulmuş ve harap duruma getirilmişti. Fakat imparator locası 15.yüzyıla kadar yerinde duruyordu. Osmanlılar zamanında ise Hipodrom üzerinde kalan birkaç anıt dışında boş bir mekan haline dönüşmüştü. Osmanlılar meydanda istediklerini yapabilmeleri için alanı boş bırakmışlardır.

Atmeydanı’nın çeşitli dönemlerinin fiziksel yapısını bazı Osmanlı minyatürlerinden, fakat daha çok Avrupalı gezginlerin notlarından ve çizdikleri resimlerden öğreniyoruz. Fetih öncesi Hipodrom’dan kalanlar; kuzeybatısındaki Aya Euphemia Kilisesi ve çevresindeki saray kalıntıları, güneydoğusunda Büyük Saray’ın kalıntıları ve Milion taşıdır. Fetihten sonra suriçi İstanbul’un Divanyolu üzerinde Bulunan üç büyük meydanı olan Atmeydanı, Beyazıt ve Aksaray’ın 450 yıl boyunca hiçbir planlama çabasına girilmemesi Osmanlı kent kültürünün Avrupa’dan farklı karakterini vurgular. Osmanlı döneminde Atmeydanı çevresindeki yapılaşma Fetih’ten sonraki dönemde gerçekleşmiştir. Osmanlıların fethedip yerleştikleri kentlerin gelişmesinde İslami toplum yapısının ve Anadolu ile Bizans dönemi kent yapısının etkileri vardır. Fetihten sonraki dönemlerde Atmeydanı’nın boş bırakılmasının nedeni ilk sarayın Beyazıt’ta olmasıdır. Bu nedenle Osmanlı başkentinin merkezi buradaydı. Topkapı Sarayı’na yerleşmenin 16. yüzyılda tümüyle gerçeklemesiyle Atmeydanı’nın önemi artmıştır. Atmeydanı’nda Makbul İbrahim Paşa’nın sarayı ve Topkapı’da Sinan’ın saray mutfaklarını yapmasıyla meydanın imarı yoğunlaşmıştır. Bundan sonra idari merkez Topkapı Sarayı ve Atmeydanı olacaktır. Sadrazam saraylarıda İbrahim Paşa Sarayı’ndan sonra çevreye yerleşmeye başlamıştır. Atmeydanı’nın kuzey cephesine 1491 tarihli Firuz Ağa Cami yapılmıştır . Eski Hipodrom’u yeni kent fizyonomisine katan ilk önemli yapı İbrahim Paşa Sarayıdır. Kanuni Sultan Süleyman’ın kızkardeşi Hatice Sultan’la evlenen İbrahim Paşa’nın düğünü onbeş gün sürmüştür. Bu düğün eğlencesi Atmeydanı’nda kutlanan en eski tarihli saray şenlikleridir. İbrahim Paşa Sarayı 16. yüzyıldan kalan tek kagir vezir sarayıdır.

İbrahim Paşa Sarayı’nın bugüne kadar devam eden varlığına karşın Hipodrom’un kuzey cephesi 20. yüzyıla gelene kadar hiçbir zaman kent meydanı cephesi oluşturamamıştır. İbrahim Paşa’nın ölümünden sonra saray çok çeşitli amaçlarla kullanılmış ve değişikliğe uğramış arsanın bir bölümüne başka yapılar yapılmıştır. Önce Mehterhane, Çadır Mehterhanesi olara kullanılmış, daha sonra ise; Acemioğlanları Ocağı olarak işlev göstermiştir. Atmeydanı’nın egemen yapıtı 1610 yılında yapımına başlanan 1619 yılında tamamlanan Sultan Ahmet Külliyesidir. Atmeydanı’nın sadece bir köşesinde yer alan İbrahim Paşa Sarayı’nın güney kenarında bulunan vezir sarayları Sultan Ahmet Cami yapımından önce satın alınarak yıktırıldığı söz edilir. Hipodrom’un güneydoğusundaki Büyük Saray kalıntıları üzerinde cami, hünkar kasrı, Darülhadis medresesi, türbe, darülkurra, sıbyan mektebi, meydana bakan sebil ve çeşmeler, arkada değişik kotta hamam, arasta ve bekar odaları yapılmıştı. Sultan Ahmed Camisi iç ve dış avluları, medresesi, ve türbesiyle Hipodrom’un yönüne uyar.

Atmeydanı’nda Sur-u Hümayun denen sünnet düğünleri ve sultan kızlarının düğün törenleridir.İlk kez Kanuni Sultan Süleyman’ın kızkardeşi Hatice Sultan’la Damat Makbul İbrahim Paşa’nın onbeş gün süren düğün şenlikleridir. Sur-u hümayunların en uzunu ve belki de en zengini III.Murad’ın oğlu şehzade Mehmed için yapılan sünnet düğünüdür. Bu düğünler sultanla, saltanatla halkı en çok yaklaştıran etkinliklerdi. Bu düğünlerin en önemli gösterisi alaylardı. Mimarlar 1582 şöleninde Süleymaniye’nin maketini taşımışlardı. Bu alaylar dışında cirit oyunları, güreşçiler, canbazlar, tasbazlar, hokkabazlar, müzisyenler geçerler ve gösteri yaparlardı. Sur-u Humayun’ların sayısı çok olmasa bile kentin toplumsal belleğinde büyük destanlar gibi yaşamışlardır.1582deki Sur-u Humayun elli beş gün sürmüştü. Bu büyük Sur-u Hümayun, Surname-i Hümayun yazmasıyla ölümsüzleşmiştir. Bu yazmayı süsleyen 437 minyatür vardır.

Surnamei-Humayun

Surnamei-Humayun

Surnamei-Humayun

Surnamei-Humayun

Osmanlı döneminin son yapıları Avrupa’daki sanayi sergilerinden esinlenerek Osmanlı sanayisinin gelişmesine teşvik amacıyla 28 Şubat 1863’te Atmeydanı’nda Sergi-i Umumi-i Osmani açılmıştı. 1866 yılında ilk Sanayi Mektebi kurulmuştu. Depremde hasar gören yapının yerine Ziraat, Maadin ve Orman Nezareti yaptırılmıştır. Kayze II.Wilhelm’in II.Abdülhamid’e hediye ettiği Alman Çeşmesi ise Berlin’den İstanbul’a Wilhelm’in ziyareti sırasında getirilmiş,1900’da monte edilmiştir. Osmanlı son döneminde yapılmış diğer yapı ise; Vedat Tek’in 1910 yılında tamamlanan Tapu Kadastro Binasıdır.

Sanat Tarihçisi

Yunus Akalın

Sultanahmet Camii

Sultanahmet Camii

You may also like...

Your email will not be published. Name and Email fields are required