Harika Gökçe Birgin Sanatın Yolculuğu için ”Birinci Kavimler Göçü- Dördüncü Yüzyıl” yazısını yazdı.Kendisine teşekkür eder,yazısını okumanızı tavsiye ederiz.
Kavimlerin birinci göçü belki evrendeki belki toplumbilimdeki birçok olayın anlaşılıp yorumlanmasına yetecek donelerle doludur.
Hun İmpartorluğu Türk kökenli bir imparatorluktur.Doğu’daki Hun toplulukları Çin’in etkisiyle batıya doğru hareket edince batıda bulunan Batı Hun İmparatorluğu da doğu ve güney Avrupa’ya doğru yönelmiş ve yol güzergahındaki bütün kavimlerin de doğu ve güney Avrupa hatta Britanya ve kuzey AFRİKA’ya kadar yer değiştirmelerine yerleşmelerine sebep olmuştur.Bu asırlarca süren bir süreçtir.Hunların bölünmesiyle başlar, Avrupa içlerine kitlesel göçlere kadar sürer. Birinci Kavimler Göçü’nden yüz yıl sonra Batı Roma İmparatorluğu yıkılır.
Yakın bir zamanda milattan önce kırk bin yılında yapılmış flüt şeklinde bir müzik aleti bulunduğunu düşünecek olursak , bu birinci kavimler göçü günümüze bin altı yüz küsur yıl uzaktır.Kırk bin yıl önceye göre günümüze yakın bir tarihtir.Yazı ve toplumlar arası etkileşim gelen yüzyıllar içinde öyle bir işlevselliğe bürünecektir ki Romalıların barbar diye nitelendirdiği gelen Cermen kavimleri, Avrupa’yı yurt edindikten sonra sekiz yüzyıl kadar din /hiyerarşi /pagan adetler/ gibi etkenlerle yaşamaya çalışırken bir yandan Roma’nın ilk yazılı kanunlarıyla karşılaşacak, bir yandan üniversiteler kuracak, bir yandan da yeni zaman dilimlerine ve yaşamlarına etki edecek Roma hukuku/On İki Levha Kanunları’nı eşitlik ve adaleti tesis etmek üzere yeniden ele alarak şekillendirecektir.
Bu bin yılı aşan bir çabalayış olacaktır.
Bu bin yıl içinde Müslüman topluluklar ile etkileşimde olacaklar Hz.Muhammed ve arkasından gelen adalet esaslı yıllar ve Osmanlı Devleti ve İmparatorluğu’n ile komşuluk ve siyasi ilişkiler, ilmi çalışmalarla etkileşimler, hiç şüphesiz bu bin yıla olumlu şekilde etki edecektir.
Roma Hukuku’nda bazı temel bakış açıları şablon olarak Müslümanların yaklaşımına benzemektedir. Eşitlik, bireysel haklar, miras hukuku vb..Şablon olarak temel benzerlikler bulunabilir.
Maddeler dünyasında moleküllerde zincirleme reaksiyonlar olur ve hep hep hep devam eder…Peptitler peptitler peptitler aminoasitler aminoasitler aminoasitler polimerler polimerler polimerler vb… Doğada da vücut sistemimizde de bir döngü-siklus bilimsel bir tanım olarak daima vardır.Doğada ekosistemdir,vücudumuzda da kısa ya da uzun süreli sürekli tekrar eden enerji periodlarıdır.Sürekli bir şey: bir şey olur…Ama illa bir şey olur.
Hikmet açısından da bunun böyle olduğu yazılıdır.Duygusal ya da düşünsel bir boşluğa insanda da kainatta da yer yoktur.Muhakkak giden birşeyin yerine iyi ya da kötü bir şey gelir.
Madde ve manada sürekli bir hareketlilik..Bilinen evren boyutlarınca madde ve maddenin makro ve nano boyutlarınca bir hareketlilik…
Bir kelebeğin kanat çırpışı uzak bir ülkeyi etkiliyorsa, bir kedinin hoyratça kovulmasının ,bir insanın layık ya da layık olmaksızın ordan oraya yol bulmasının, haksız yere herhangi bir canlının ölümünün de, bütün sistemleri etkileyecek sonuçları neden olmasın?
Birinci Kavimler Göçü de işte böyle bir hareketliliktir.Kelebek etkisi vardır.
Çin Medeniyeti’ne yakın Hun topluluklarının doğuya doğru hareketiyle beraber ,Hun topluluklarında batıya doğru bir sıkışma başlamış ve bu kıpırdanma Avrupa Hun Devleti’nin orta ve güney Avrupa’ya doğru yönelimini doğurmuştur.Böyle olunca harita üzerindeki bütün kavimler de, Avrupa içlerine ve hatta Kuzey Afrika’ya kadar yer değiştirmişlerdir.
Gelen kavimler Hristiyanlığı kabul etmişler yüzyıl gibi bir süre zarfında Batı Roma İmparatorluğu yıkılımış uzunca bir süre sürecek ortaçağ başlamıştır.Bu göçlerin ardından Batı Roma’nın yıkılışı yüzyılı bulmuştur.Bu Ortaçağ bin yılı aşkın bir süre sürecektir.Ortaçağ’ın bitmesi için yaklaşık on bir tane yüzyıl geçecektir ki İstanbul fetholunsun.
Bu anlamda sağlığında Hz.Muhammed’in İstanbul’un fethini haber vermesi kuru bir cihan kavgası ya da Roma imparatorluğunun yıkılmasından ibaret bir şeyin haberi değildir.Evrensel çapta bir değişimin tıpkı madde ve manada süregelip devam etmesi gibi, ilim sanat bilim ve tekniğin, kara ve deniz yolları seyahatlerinin dolayısıyla toplumlar arası etkileşimin zirve yapacağı bir dönemin başlayıp, devam edeceğinin de bir açıdan işareti gibidir.Ki Avrupa ve Osmanlı da birçok sanatçı ya da başka alanlarda zirve birçok isim tarihteki yerini almıştır.Gelen yüzyıllar boyunca almaya da devam etmektedir.
Belki Kanuni Sultan Süleyman yükseliş döneminin padişahı olarak bunu güzel ifade etmiştir:
Saltanat dedikleri bir cihan kavgasıdır
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi…
Bahsedilen sıhhat şüphesiz hem bedenen hem de ruhen olan birşeydir.
Yani zinde ve sağlıklı bir insan temasının altı çizilmektedir.
İkinci Kavimler Göçü ise sürekli el değiştiren Trakya ve Anadolu topraklarını kalıcı olarak Türklere yurt haline getirmiştir.Türkler bin yılı aşan bir süredir Anadolu’yu yurt edinmişlerdir.
Bu yurt edilişte şu farkı gözönünde bulundurmalıdır.Anadolu ,Mezopotamya,Ortadoğu gibi bu geniş alanda daima gevşek bir idare-otorite olmuş,sıradan insanlar ile sınıf üstünlüğü olanlar arasında bir hiyerarşi süregelmiştir.Bin yıl içinde üç peygamber Ortadoğu’da neşet etmiştir.Hz.Yahya,Hz.İsa,Hz.Muhammed
Türkler bu topraklarda -daha önceki medeniyetlerde görülmemiş ölçüde- yaptıkları yapılarla, sıradan ya da sıradan olmayan herkesin eşit şekilde faydalanabileceği hanlar, hamamlar, kervansaraylar,köprüler, çeşmeler, ibadet alanları vb.. yaptıkları çalışmalarla bu toprakları inceden inceye işlemiş ve bir medeniyet oluşturmuşlardır.
İstanbul’un fethi ile yeni çağ başlarken Avrupa’da akla uygun değerlerle ve kurallarla örüntülü,yeni fikir ve gelişmelere ,sanata açık bir yeni uyanışa geçmiştir.
Ve bir zincir reaksiyon gibi tarih hep devam etmekte,devam etmektedir.
Harika Gökçe Birgin