C A M E L I A-Asil Efe IŞIN

Asil Efe IŞIN Sanatın Yolculuğu için ”C A M E L I A” yazısını yazdı.Kendisine teşekkür eder,yazısını okumanızı tavsiye ederiz…

C    A   M   E   L   I  A

Sanat, aşkın   bir  ifade  biçimidir.

Camelia Claudel, Auguste Rodin’e aşık, dev bir kadındı. Hikayeyi bilirsiniz, kısaca üstünden geçelim. Aşk sancılarıyla sanata dönüşmüş eserlerin karşısın da, Camelia ‘ nın ifadesi ile kapitalist Rodin vardı. Hep soruldu ve hep  sorarız , sanat ne içindir ? Sanat, sanat için midir, toplum için midir? Bunu tartışmak hala anlamsız, bir toplum olmaz ise neyi kime ne ile izah edeceksiniz. Sanatın sanata ihtiyacı var mıdır? Tanrı’nın tespih çekmesi gibi.

Usta çırak ilişkisi neydi? Bunu hiç düşündük mü? Düşünmüşsek anladık mı? Anlatabildik mi? Ustalık, onu var eden sanatı,  zanaatı aktarabilme yetisidir. Bir marifet, ehil arar, marifet ehli, ehliyet verecek çırak arar. Bu sancılı bir kaynamadır. İyi bilirim kaynayan bir adamın sancı dolu çıraklığını yapmanın ne demek olduğunu. Pişmektir, lakin benim kaynamaya başlamam bir ömür sürebilir. Çünkü pişmek için, fokur fokur kaynayarak ölmeli. Ölünmeli, ateşiniz suyu küstürmemeli.

İnsanların bu gün en başarılı oldukları, iletişim kanalları nedir? Konuşmamak… Hayatım boyunca zaman zaman, araştırma ziyaretleri yaptım. Çocuk esirgeme kurumları, bakım evleri, hapishaneler, insanları dinlemek heyecanlıydı ama yetmedi. Psikolojisi yerinde olmayan insanlar, yetmedi daha ileri gittim. İntihar etmiş ama  başarılı olamamış insanlar… Yaşlı bir adam bana aşık olduğu başka bi kadını anlatmıştı, uzatmadan söyleyeyim  evlendiler, yirmi bir gün sonra öldüler. Ustamdan dinlediğim hikayeler bir mahkumun annesinin heykelini yapmak istemesi gibi birçok Anekdot sıralaya bilirim. Peki burada farkındalık yaratmak istediğim konu şüphesiz iletişim. Bu konu da en çok acı çekenler, kimlerdir. Her hangi bir iletişim ehliyeti olmayan insanlar. Rehberi veya elçisi de olmayan, insanlar. İnsanda, yazamamak, konuşamamak, okumamak, okumak istememek gibi haller bulunabilir. Anlatıcı gerekir, öğretici gerekir, usta gerekir. İletişim sancıları çeken insanlar,  bilinçli oldukları takdir de rehber arayışına girerler. Buluştukları rehber değil engel de olması mümkündür. İnsanları birbirinden ayırmak mümkün değil iken, varlık olarak, buluşturmanın mucize olduğuna inanırken, ben gereksiz olduğu algısını yıkmak, buluşturma arifesinin aksiyon operasyonuna dönüştü. Önce ihtiyaç hissetmeli fukaralığın bu denlisi belki sizi aç bırakmaz ama yalnız uyuşturur. Avuçlarımızın içinde olduğumuz cihazların avuçlarındayız. Yeryüzü şahlarının rehberlerinin ve kudretlileri olduğunu düşündüğüm din adamları, devlet adamları ve sanatçılar. Kitlesel adım ehliyetine vakıf insanlar. En büyük feryatları eleştirileri geçleredir. Paniklerdir çünkü, inançlar felsefeler disiplinler iddialar ve de idealler emanet edilmelidirler. Peki kime? Benim haddim sanat içindir oda yeter haddin demidir. Değildir! İnançlarda da ideolojilerde de tek had sahibi, pansuman gerektiren yaralara neden olabilir. Sanatçı insanın iletişim gücü o kadar özgür o kadar güçlüdür ki ruhani, duygusal ve içgüdüsel ifadeler barındırdığı için sığdırılamaz bir coşkusu vardır. Bir örnek vermek istiyorum, Barış MANÇO ‘un ‘’Senden öte senden ziyade’ sözleri, aynı şarkı içerisinde ‘dört kitaptan başlayalım istersen gel söze’. Küstürmeden, incitmeden, pes etmeden neden kurmayız iletişim, neden konuşmayız, anlatmayız, öğretmeyiz, egomuzdan mı? Ego bize nasıl bir tapu veriyor bir santimetre karelik kalp arsası var mı içerisin de? Tanıdığım bir dostum kanserdi ve kendi kendini iyileştirmeyi başardı. Şimdi insanlara kendi kendini iyileştirebilmek için bir mücadele veriyor. Ben de sözünü ettiğim konularda mutlak değerler üzerinde eksikliklerimin, hatalarımın tedavisini yaparak bir ilaç keşfettim. Sanatçı olmak değil sanat olabilmek. Var olmak için değil var etmek için. Pişmanlıklar yok eder, edinilen farkındalıklar var eder.

Bana ait sancılardan doğan  ‘’Kurtul Pazarı’’  isimli şiirimin, bir kıtası ile devam etmek istiyorum;
‘Burası kurtul pazarı, tüccarları yaralı,
Heybelerin de kırık dökük anıları.
Gözyaşı deresinin köprüsünden rahat geçin,
Tahtaları dayanıklı.’

‘Kurtul pazarı’  ifadesin de ki ‘Pazar’ sanatçıların sergi alanlarıdır. ’kurtul’ ifadesini ise şöyle açıklayayım;
Sanat eseri,  oluşum aşamasında bir sancı sürecinden geçmektedir,  ve karşımıza görsel ve duyusal olarak çıkar. Sancı kuşkusuz olarak aşk barındırır. İnsana, doğaya, topluma, ilahi imgelere sorgulanan hislere, belki de hümanist bazen ise narsist hislere gebedirler. Hatta bu duygular tamamen içsel olduklarında travmatik ifadelere dönüşmesi de mümkün. Sanatçı adeta anlaşılmakla birlikte bilinçsizce kurtulmaya çalıştığı duygularını kusar. Tamamen içgüdüsel bir terapidir. Ne kadar mahrem sunumlardır, çok özellerdir.

Bu süreç keşke tamamen manevi haller ile tepkimeye girebilse, ne yazık ki bu mümkün değildir. Bir maddiyata muhtaçtır. Yaşamalı üretmeli ve sürdürebilmelidir. Durdurulamaz gözlem yetisine sahip olduklarından ötürü, duyusal sonuçlar doğurulamaz ise, sancı derinlere yerleşebilir. Derinlere otuna bu sancı onları, toplumdan soyutlanmış, kırgınlıkları kırıcılığa, zihinsel zenginlikleri yaşamsal fukaralığa dönüşmüş, betonarme insanlar olarak karşımıza çıkaracaktır.
‘Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder’
İbn-i sina

Emin olun bu göç, sadece kıtalar, ülkeler, şehirler arası değildir. Duygular olgunlaşmamış şartlar karşısın da, ruhlarındaki bir karadeliğe olacaktır. Lütfen bir durup düşünün, bu sizce de küçük bir kıyamet değil midir?
Düşünüp harekete geçelim küsmüşleri barıştırmayı başaramassak küsmemişleri küstürmeyelim. Toplumun, gemisidir sanatçı toplumsa bir deniz. Gemisiz ne balık tutabilirsiniz ne de denizaşırı aşkları ziyaret edebilirsiniz. Eyer karanlık olmasaydı ampul icadı olur muyd?. Ne güzel, bakın aklıma ne geldi, yanyana geldiğinde algımızda bir dalgınlara neden olan isimler ‘ Thomas Edison / Nikola Tesla’ , bu yarayı şimdilik deşmeyeceğim, anlayan anladı.
‘anlayan anladı’ sözü ile de büyük usta Nejat UYGUR’ a selam olsun.

ABD’de siyahların özgürlük mücadelesinde sembol olmuş, Martin Luther King’in “Bir hayalim var” sözü, şimdi kulaklarım da çınladı.
“Bir hayalim var”
Genç sanatçıların, maddi yangınlarda aşklarını küle dönüştürmemesi, ifade kabiliyetlerinin körelmemesi, geçmişten geleceğimize ve günümüze ışık olmaları için   ‘C    A   M   E   L   I  A’  topluluğu oluşturmak istiyorum.
Gruplaşmış galeri çatılarındaki yalnızlıklar gibi değil, benlik duyguları içinde ego paltolu adamların gölgesinde değil, bahşedilmiş muhabere özgürlüğü gibi muhasebe değil.

Sanat Aşkın, bir ifade biçimidir.

Asil Efe IŞIN

You may also like...

Your email will not be published. Name and Email fields are required