Elif Özcan Sanatın Yolculuğu için ”Cellat Mezarları” yazısını yazdı.Kendisine teşekkür eder,yazısını okumanızı tavsiye ederiz.
Cellat Mezarları
Ölüm!..soğuk ve ıssız bir kelime…her canlının tadacağı bir lezzet! Ya bir hastalıkla ya bir kazayla ya da bir cellatın kollarında…Allah’ın kudreti ile ölüme aracılık yapan cellatlar…
Yüzyıllar boyunca bir çok ülkede meslek olarak icra edilen cellatlık hiç bir zaman tam olarak anlaşılamamış ,gündeme getirilmemiş, geçmişin sırlar dünyasında kaybolup gitmiştir.Osmanlı devletinin en ihtişamlı zamanları olan 15.yy.da kullanılmaya başlanmış,başta devlet adamları olmak üzere idam cezasına çarptırılan kişilerin ölümü cellatların elinden olmuştur. Memur statüsünde çalışan cellatlar,toplum tarafından hiç bir zaman sevilmemiş,dışlanmışlardır.Devletin verdiği her görevi yerine getirmeye razı olan cellatlar,bu durumun farkındaydılar.Bu yüzden toplumdan her zaman uzak kalmışlardır.İdam ettikleri şahısların son sözlerini duymamak ve etkisinde kalmamak için cellatlar genellikle sağır ve dilsiz olurlardı.
Eyüp mezarlığının en eski sahipleri işte bu zor görevi yapan cellatlardır.O zamanlarda İstanbul’un en ücra yerlerinden olan Eyüp,cellatların ailelerini korumak adına cellatların gömüldüğü uzak yerlerden biri olmuştur.Hiç bir cellat mezar taşında isim ,tarih ve benzeri bilgileri göremezisiniz.Sade bir taştan ibaret olan mezar taşları ‘adrese teslim bedduadan ‘korunmak için hiç bir bilgi içermez.
Çoğu zaman konuşmaya bile değer görülmeyen fakat geçmişin bir gerçeği olan cellatların mezar taşlarındaki ince düşünce ve sadelik dikkat çekmeyi başarmıştır.Bu da bize sanat eserinin değerli olabilmesi için illaki süslü işlemelerden ibaret olmadığını göstermektedir.
Elif Özcan