Güvercinkayası Arkeolojik Kazısı Materyal Kültürünün Mimarisi üzerinden incelenmesi-Anıl Özdemir

Yüksek Lisans Arkeoloji öğrencisi Anıl Özdemir Sanatın Yolculuğu için ”Güvercinkayası Arkeolojik Kazısı Materyal Kültürünün Mimarisi üzerinden incelenmesi” yazısını yazdı.Teşekkür ederiz.Okumanızı tavsiye ederiz.

Giriş

İnsanoğlu veya insansılar milyonlarca yıldan beri, yeryüzü gezegeni üzerindeki yaşam macerasına devam ediyor. Bu macera zaman zaman belli kırılmaları ve çıkışları da beraberinde getirse de insanoğlu, ürettikleri ile birlikte bugüne gelebilmiştir.

İnsanın bütün bu yürüyüşü incelendiğinde özellikle Sapiens ile birlikte büyük bir farklılaşmanın yaşandığının ve üreten ve tüketen bir canlı türü olan insanın hayatının sosyal organizasyonlar etrafında şekillendiğini görürüz. Arkeolojideki temel kırılma noktalarından biri de, yapılan kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkan arkeolojik buluntuların doğru bir şekilde değerlendirilmemesi problemidir. Arkeologlar gerek kuramsal yetersizlik, gerek materyal kültür ile dönem arasında kurulan yanlış özdeşlikten ötürü doğru tanımlamalara varmakta zorlanmaktadırlar.

Bu ve benzeri sorunlar gerek bilinçsel gerekse aletsel olarak doğru donanımlar ile aşılabilir. Üretim zinciri bu problemin üstesinden gelebilmek için öğrenilmesi gereken bir metafordur. Üretim zincirini arkeoloğun alet çantasındaki en temel araçlardan biri yapan nesneleri ve olguları hammaddeden, sosyal organizasyonlara, ortaya çıkan üründen, geri dönüşüme kadar tüm katmanları ile birlikte incelemesidir.

Bir diğeri ise materyal kültürdür. Materyal kültür insan yaşamında önemli bir yer tutar ve örgütlülüğü şekillendirebilir. Bu ödev materyal kültürü ve onun bileşeni olan mimariyi Güvercinkayası yerleşmesi üzerinden ele almaktadır.

Güvercinkayası Yerleşmesi

guvercin2

Güvercinkayası arkeolojik yerleşmesi, Aksaray İline bağlı Çatalsu ( Apsarı ) Köyü’nün yaklaşık 1 km batısında, Mamasın Barajı göl alanı içinde yer alır. Buradaki çalışmalar 1996 yılında İstanbul Üniversitesi Prehistorya Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Sevil Gülçur başkanlığındaki, uluslararası bir ekip tarafından başlatılmıştır. Çalışmaların ana hedefini buradaki Kalkolitik kültürün ortaya çıkarılması ve bir ören yeri olarak çevresinde bulunan kültür varlıklarıyla birlikte, kültür ve turizm sektörüne kazandırılması oluşturur.

MÖ. 5200 – 4700 arasına tarihlenen Güvercinkayası’nda, bir çok yenileme evrelesiyle iki ana tabaka saptanmıştır. Orta Kalkolitik Dönemin kapsamlı şekilde araştırıldığı 1. Tabaka doğal yapıya uygun, önceden plânlanarak hayata geçirilmiş mimarisi ve Anadolu’nun şimdiye kadar bilinen en eski iç kale yapılarını barındırmasıyla dikkati çeker. Geç Kalkolitik döneme geçişe işaret eden 2. Tabaka buluntuları da bölgenin Doğu Anadolu ve Kuzey Mezopotamya ilişkilerinin belgelenmesi açısından son derecede önemlidir. Bu bağlamda, Güney Mezopotamya çıkışlı Obeyd Kültürü yayılımının da en batı noktasındadır.

Melendiz Suyunun sağ kıyısında ve çevreye hakim konumdaki buluntu alanı, üç taraftan falez biçimli çok yüksek kayalıklarla sınırlanmıştır. Bu korunaklı alana ilk yerleşenler, basit bir köy yerleşmesi kurmuştur, daha sonra bu basit köy, zaman içinde kayalığın zirve düzlüğünü kuzeyden kapatan bir sur duvarıyla, aşağı ve yukarı yerleşeme olarak ikiye bölünmüş ve böylece sosyal açıdan daha karmaşık bir düzene geçilmiştir. Yerleşmeyi bölen sur duvarı. iki kuleyle de desteklenmiştir. Tüm evreleriyle 1. Tabakanın başlıca yapı malzemeleri taş, toprak ahşap ve sazdır. Düz damlı, dikdörtgen planlı konutlar, hem aşağı, hem de yukarı yerleşmede yapı adaları içinde, bitişik düzende yerleştirilmiştir. Tek odalı konutlar, bir baş oda ve odanın arka kesimindeki kiler hücresinden oluşur. Sokağa açılan dar cephedeki kapıdan bir basamakla girilen bu evlerde, kapının hemen yanında bir fırın, odanın ortasında taban üzerinde yuvarlak bir ocak ve kiler hücresiyle uzun duvarın yaptığı köşeye tutturulmuş, yerel halkın aşırt adını verdiği bir tahıl peteği bulunur. Ev içlerindeki işlikler, öğütme sekileri, öğütme taşları, pişmiş topraktan kap kacak, zahire küpleri, obsidiyen, kemik ve boynuz aletler gibi nesneler de gündelik yaşamın nasıl geçtiğini yansıtır. Küçük buluntular arasında önemli yer tutan, obsidiyenden küçük aynalar değişik malzemelerdenve boncuklar ise kişisel prestij malzemeleridir.

Ekonomisi, tarım ve hayvancılığa dayanan Güvercinkayası Yerlesmesi, Orta Anadolu’nun kentlesme sürecine ısık tutabilecek verilerle donatılmıstır. Yer seçimi, konum, yerlesme stratejisi bu anlamda önemli öğelerdir. Yerlesme stratejisindeki değisiklikler, iç devinimin de göstergesidir. Temel öğeleri, arazinin doğal yapısına uyacak biçimde önceden belirlenmis Güvercinkayası mimarisi, bir tasarım ürünüdür. Tasarımdan amaç, çevre baskısı ve toplumun iç dinamiklerini yanıtlayacak en uygun düzeni sağlamaktır.

Ortaya çıkarılan çok sayıda hayvan kemiği uzmanlarca incelenmekte ve Güvercinkayası’ nda ağılıklı olarak küçük baş (koyun-keçi) hayvancılığı yapıldığı anlaşılmaktadır. Geyik, at, kurt, tilki ve tavşan gibi yabani hayvanlarsa avlanmıştır.

Ayrıca ilginç bir diğer nokta ise dişi bir arslana ait bacak kemiği ve bir tırnak, o dönemlerde Anadolu’da bu hayvanın yaşadığını belgelemektedir. Bazı ince uzun saplı ve ince uçlu kemik aletlerin yapımında, tavşan kemiklerinin tercih edilmesi ilginçtir. Depolanmış çok sayıda geyik boynuzu ve bu boynuzlardan üretilmiş aletler, Güvercinkayası halkının bir diğer uzmanlık alanını göstermesi bakımından önemlidir.

Yukarı yerleşmede, sur duvarının arkasına saklanmış evlerde, aşağı yerleşme evlerine kıyasla daha zengin buluntular ve çok sayıda depolama kabı bulunmuştur. Bu nedenle yukarı yerleşmedeki evlerin, köyün önemli kişilerine, ait olduğu düşünülür. Bu konutlar, çok ağır bir ağır bir yangınla sonlanmıştır.

Köyün bölünme nedenleri olarak, kuru tarımdan elde edilen artı ürün idaresinin bazı ayrıcalıklı ailelerin denetimine geçmesi ya da toplum tarafından verilmesi ve küçük baş sürü hayvancılığının giderek gelişerek hayvansal ürünlerin de ekonomiye katılmaları ileri sürülebilir. İkinci bir varsayımsa bölgeye yabancı grupların, veya yarı göçer, göçer büyük sürü sahiplerinin, çobanların girmesidir.

Güvercinkayası 1. Tabaka sakinlerinin kült yaşamları üzerine bilinenler çok sınırlıdır. Pişmiş topraktan ya da taştan şekillendirilmiş küçük boyutlu, kadınları ve bebekleri betimleyen idoller, kilden hayvan heykelcikleri dikkat çekmekte olup inançal anlamda bir ifadeleri olup olmadığı bilinmemektedir. Buradaki ibr diğer nokta ise çanak çömlekler üzerinde gözlemlenen bazı av sahneleri, betimlenmiş hayvanlar ve stilize kaş, göz ve boynuz kabartmalarıysa hayvancılığın toplum içindeki önemini vurgulamaktadır.

Güvercinkayası’nda ortaya çıkan obeyd dönemi ile ilgili önemli bir yorumsal başlık, Güvercinkayası’nın esas yerleşmesinin önemini kaybetmesinden sonra bölgeye Doğu Anadolu–Kuzey Mezopotamya kökenli yeni bir topluluğun giriş yapmasıdır. Bu topluluk kerpiç tuğladan, bir orta avlu etrafına kümelenen mekânlardan oluşan, üç kanatlı yapı sistemi denilen, kendi mimari geleneklerini de beraberlerinde getirmiştir. Yeni gelenlerin kullandıkları çanak çömlekler de hem renk hem de biçimleri bakımından M.Ö. 5. Bin Orta Anadolu kaplarından oldukça farklıdır. Güvercinkayasını sonlandıran bu tabakaya ait iki çömlek mezar, beş damga mühür ve üç mühür baskısı ele geçen dikkat çekici diğer buluntular arasındadır.

Güvercinkayası Yerleşmesi materyal Kültürü ( Mimari )

Güvercinkayası materyal kültürünün önemli parçalarından biri olan mimariyi incelediğimizde kısmi değişiklikler olmakla beraber bir bütün olarak mimari ve taşınmaz materyallerin yerleşmedeki yaşam boyunca işlevlerini koruduğunu görürüz.

Çevre halkının halkının asırt adını verdiği, büyük olasılıkla tahılların depolandığı petekler/silolar, aşağı ve yukarı yerleşmenin en sık rastlanılan taşınmazlarındandır. Bu depolama ünitelerinin Güvercinkayası’nın günlük yasamı içindeki önemi, doğuda sur bedeni önünde yer alan çifte siloyla da kanıtlanmaktadır. Çifte silo, sur bedeninin dış hattına eklenmiş, yarı dairesel, kalın bir duvarla kuşaklanmıştır.2 Bir bütün olarak tüm bu aşamalar incelendiğinde “Bu tür buluntular, Güvercinkayası’nın giderek dısa kapanmasının nedenlerini de algılamayı kolaylaştırmaktadır. 3 Güvercinkayası mimarisinin sıra dışı unsurlarından biri balık sırtı duvardır. iç kalede 7-8/G açmalarında yangın dolgusu üzerinde yer alan, balıksırtı tarzında örülmüs tas duvarlarıyla, tek büyük bir mekândan olusan, dikdörtgen yapıdır. Kuzeydoğu güneybatı doğrultusunda yerlestirilmis bu mekânın, güneydoğu kösesi doğrudan ana kaya üzerinde yükselmektedir. Mekânla ilgili herhangi bir taban kalıntısına rastlanılmadığı gibi, islevini belirleyecek hiç bir buluntu da ele geçmemistir. Bu yapı, Güvercinkayası’nın son tas mimari katını temsil ediyor olmalıdır.

Güvercinkayası’nda yerleşme boyunca pek bir değişikliğe uğramayan mimari unsurlardan konut içi taşınmazları incelediğimizde yaygın konut tipinin, bir başoda ve bu odadan ince bir duvarla ayrılan kiler hücresi tarzında olduğunu görürüz. Burada hane girişinde dışa açılan kapının bulunduğu dar cephenin bir kösesine yerleştirilmiş kubbeli bir fırın, sıklıkla fırın ağzına doksan derece yapacak biçimde uzun duvara yaslandırılmış at nalı biçimi bir közlük ve odanın ortasında, kapı açıklığıyla aynı eksen üzerinde, yerden hafifçe yükseltilmiş yuvarlak bir ocak her evde bulunan mekân içi taşınmazlardır. En yaygın donanımlardan biri de, yöre halkının “aşırt” adını verdiği petekler, tahıl silolarıdır. Petekler ağırlıklı olarak, büyük odanın kilere komsu köselerine tutturulmuştur. Bu bağlamda, Güvercinkayası konut içi taşınmazları, mimarideki köklü geleneğe ve standartlaşmaya da işaret etmektedir. Konutların ortaklaşa kullandığı, çift tas örülü uzun duvarlar 0.40 cm kalınlığındadır. Komşu konutları birbirinden ayıran, gene çift tas örülü kısa duvarların genişliği 0. 30 cm kadar, kiler hücrelerini ayıran yumruk iriliğinde taslarla örülü bölme duvarlarının genişliğiyse 0.20 cm kadardır. Duvar yükseklikleri, aşınma ve tahribatın derecesine göre 0.40c m’den 2.00 m’ye kadar değişmektedir. Duvarların kalın olmaması, yapıların tek katlı olduğunun da belgesidir.

Burada Depolama üniteleri, ısınma aygıtları, öğütme sekileri, taban ve duvar sıvaları, oldukça iyi durumda koruna gelmiştir.

Yapı evrelerini belirlemekte, taşınmazların oda içindeki konumları, birbirleriyle aynı eksen üzerinde yer alıp almadıkları gibi hususlar yardımcı olmaktadır. Güvercinkayası mimarisinin en belirgin özelliklerinin başında, konut içi taşınmazların, günümüz apartmanları ıslak zeminlerinde ya da tesisatlarında gözlemlenen uygulamalara benzer biçimde yerleştirilmeleridir.

Güvercinkayası materyal kültürünü ödev konusu mimari üzerinde incelediğimizde mimaride konutlar arasında birçok ortak nokta olduğunu görürüz.

Güvercinkayası konutlarının ortak özelliklerinden biri, açık toprak, bej rengindeki duvar sıvalarının çok kez yenilenmesidir. Analiz sonuçlarına göre, yakın çevreden elde edilen tüf orijinli, bir toprağın içine kireç ilave edilip çamur haline getirilmesiyle elde edilmiştir. Sıvalar, duvar yüzeyleri çamur harçla kaplandıktan sonra uygulanmıştır. Duvarların dış yüzeylerinde sıva izlerine neredeyse hiç rastlanılmazken, iç duvarların tüme yakını sıvalıdır. Sıvalı yüzeylerin tamir edilemeyecek oranda bozulması halinde, üzerine sıva uygulanacak bozuk yüzeyler, önce gene çamurla sıvanmakta ardından ince sıva uygulanmaktadır. Bu yenileme ve sıva katları, konutların uzun süre iskân gördüğünün de bir işaretidir. Yenileme ara katları, taban sıvaları, fırınlar ocaklar v.b. için de geçerlidir. Yangın geçirmiş alanlarda, duvar ve taban sıvalarının rengi, siyahtan kırmızıya ve beyaza dönüşebilmektedir.

Güvercinkayası konutlarının uzun süreli ve devamlı iskân edildiğinin en önemli kanıtlarından biri de taban sıvalarıdır. Kazının ilk yıllarında, aşağı yerleşmenin kuzey sınırında, baraj sularının yalamasıyla ortaya çıkan en az 15 defa yenilenmiş taban sıvaları, bu savı destekler niteliktedir. Yukarı yerleşmedeyse 14 Numaralı Ev, ana mekânın çıplak gözle saptanabilen 21 taban katıyla en güzel örnektir. Doğrudan anakaya üzerine oturtulmuş yapılarda, taban altına tüf kaynaklı, iri taneli, beyazımsı bir mıcır dolgu, bu dolgunun üzerine de daha ince bir mıcır tabakası serildikten sonra sıva uygulanmıştır. Yenileme ara katlarında da mıcır dolgu uygulaması çok yaygındır.

Bu yerleşmedeki uzun süreli iskanın bir diğer kanıtı pişirme amaçlı kullanılan fırın ve ocak öğelerdir. Fırın gövdeleri, dıştan dikdörtgen görünümlü içtense at nalı biçiminde ve kubbelidir. Fırınlar yapısal olarak birkaç ana öğeden oluşmaktadır. Bunlar sırasıyla temel dolgusu, tas örgülü fırın gövdesi, kubbe ve fırın tablasıdır. Fırın gövdesi çamur harç içine yerleştirilen yumruk büyüklüğünde oldukça yassı taslarla, içte bir kubbe oluşturacak biçimde, bindirme tekniğinde örülmeden önce, fırın tablasının üzerinde yükseleceği altlık hazırlanmaktadır. Bu kesime, çoğunlukla 10-15 cm boyutlarında, yassı taşlar döşenmekte, bu taş döşeme üzerine 3-4 cm kalınlığında irice taneli, bunun üzerine de daha ince taneli kumlu bir mıcır tabakası serilmektedir. Mıcır tabakaları üzerine döşenen yalıtım amaçlı çanak çömlek kırıklarının üzeriyse fırın tablasını meydana getirecek şekilde kubbeyle birlikte kil sıvanarak perdahlanmaktadır. Oda tabanları yükseltildikçe aşağıda kalan fırın tablaları yeniden sıvanmaktadır. Eskiyen, kullanılamaz durumdaki fırın tablalarıysa, mıcır ve çanak çömlek döşeme işlemleri tekrarlandıktan sonra yenilenmektedir. Fırınların çoğu, duvar köşelerine, bir yanı ve arkası duvara yaslanacak şekilde oturtulmuştur.  Fırınların hemen bitişiğinde yer alan at nalı biçimi ve başodanın merkezinde konuşlanan yuvarlak ocakların yapım teknikleri kubbesiz olmaları dışında fırınların yapım tekniklerine uymaktadır.

Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı Güvercinkayası yerleşmesinde depolama üniteleri de kuşkusuz önemlidir. Silo ve depola ürünlerin yerleşme içinde depolandığına işaret eden mimari taşınmazlardır. Yaklaşık her konutta en az bir örneğine rastlanılan bu depolama ünitelerinin en yaygın türü, 1.00 m yüksekliğinde, yarım daire biçimindedir. Bölme duvarları gibi, çamur harçla birbirine tutturulan yumruk büyüklüğünde taşlardan örülerek yüzeyleri sıvanmış, iki uçlarıyla duvar köşelerine tutturulmuşlardır. Bazı siloların çeperleri, dikine yerleştirilmiş, çamur harçla sıvanmış, yassı taşlardan oluşmaktadır. Bazı siloların çeperleriyse salt çamurla şekillendirilmiştir. 13 Numaralı Ev’in içine, sonradan yerleştirildiği anlaşılan, bal peteği tarzında birbirine ulanmış silolarsa, günlük gereksinim dışında, büyük olasılıkla artı ürün idaresiyle ilintilidir. İç kaleye doğudan bitişen ve kalın bir duvarla kuşaklanmış çifte silo da bu anlamda değerlendirilmek istenmektedir.

Burada yukarı yerleşmede yer alan 8 F açmasına değinmem gerekecektir. Doğu kesiminde, M3 odası içinde yer alan, oval tekne biçimli taşınmazın da silo olarak kullanıldığı sanılmakta olup oldukça büyük bir silodur. Tabanı taş döşeli, taş örgülü yüksek çeperleri düzgünce sıvanmış teknenin diğer bir benzerinin varlığı, 14 numaralı evin kiler odasının alt evre dolgusu içine inildiğinde belirlenebilmiştir. Buradaki teknenin arka çeperi ve batı ucu, üst evrede, kiler odasını başodadan ayıran bölme duvarı olarak kullanılmıştır.

Güvercinkayası mimarisini, taşınmaz materyallerini ve hane içi düzenlemeyi daha iyi anlamak için 14 numaralı evi incelemek gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, bu ev birkaç ufak farklılığın dışında genelin aynıdır. 14 Numaralı Ev’in genel plânı, Güvercinkayası’nın konut şemalarıyla örtüşmektedir. Batı duvarına dikine bitişen, 2 m uzunluğunda 0.30 m kalınlığında bir bölme duvarı, kiler hücresini başodadan ayırmaktadır. 14 Numaralı Ev, konutu sınırlayan duvar genişlikleri dâhil 6.25 m x 9.50m = 59.40m² boyutlarındadır. Birkaç evreli olduğu düşünülen kuzey duvarı, yan yana yerleştirilmiş çift sıra, çok iri çift tas örülüdür. Arka yüzünde yüksekliği 1 m olan duvarın, üst üç sırasının, büyük olasılıkla daha geç bir evrede yenilendiği, yüksek ısıdan karararak çatladığı açıkça görülen alt tas sıralarından anlaşılmaktadır. Evin batı ve doğu duvarları da diğer yönlerde olduğu gibi kalın sıvalıdır. Bu duvarlar, güneyde yer alan kaya yükseltisine kadar kesintisiz olarak devam etmekte, konut sırtını güneyde dik inen kayaya yaslamaktadır. Aynı uygulama, batı yönünde ilerleyen komsu 15 ve 16 Numaralı konutlarda da izlenmektedir. Bu bölümde evin odaları ve buluntu envanteri tanıtılacak, ardından tabakalanma ve komşuluk ilişkileri değerlendirilecektir.

Konutu ikiye ayıran bölme duvarının güneyinde, başoda yada başka bir ifade ile merkezi oda yer almaktadır. 5.50×5.75 m boyutlarındaki oda, yaşam alanı olmaktan çok, açığa çıkarılan tüm envanteriyle, üretime yönelik çeşitli faaliyetlerin yapıldığı bir işlik alanını düşündürmektedir. Oda, kuzeydoğu köşede doğu duvarına yaslanan, kat kat cüruflasmış tas ve çamur harcın çevrelediği, tavanı çökmeden günümüze kadar ulaşabilmiş oldukça büyük bir fırın tablası, başoda içinde bölme duvarının hemen önünde yer alan boğa bası benzeri, çift gözlü, gözlerden birinin içinde insitu öğütme taşıyla bir öğütme sekisi ve yanındaki yuvarlak petekle belirmeye başlamıştır Öğütme sekisinin önünde saptanan taş akıntısıysa, odanın içine yakın bir dönemde açılan bir çukurla bağlantılıdır. İlerleyen çalışmalarda Fırının alt bir evreye ait olduğu fakat geleneği koruyarak konut içinde bırakıldığı ve 14 Numaralı Ev’de bir seki olarak kullanıldığı da anlaşılmıştır.

Tüm bu gelişmeleri alt alta topladığımızda sonuç kısmında da daha açık bir şekilde görebileceğimiz üzere mimari ve onu kapsayan materyal kültürde ortaklaşma ve sürekliliğin olduğudur.

Sonuç

Bir bütün olarak Güvercinkayası arkeolojik yerleşmesinin, materyal kültürü ve bunun bir parçası olan mimari öğeler dikkate alındığında yerleşmede bir sürekliliğin olduğunu görürüz. Gerek aşağı ve gerekse yukarı yerleşmede taşınabilir ve taşınmaz mimari öğeleri ve haneleri incelediğimiz de aynı zamanda bir standartlaşmada görürüz. Bu yerleşmede işlevini kaybeden öğeler yenilenmiş ve kullanılmaya devam edilmiştir, örnek olarak fırınlardan bahsetmek yeterli olacaktır. İşlevini kaybeden fırınların tabanında yeni bir taban serilerek yada yeni bir çç parçalarından oluşan tabaka oluşturularak kullılmaya devam edilmiştir. İlginç olan bir diğer nokta yenilense bile kullanılamayacak durumda olan ocakların kaldırılmaması, gerek üzerine yeni bir fırın yada ocak inşa edilerek gerekse duvar vb. mimari yapılarının altında bırakılarak devamlılıklarının sağlanmasıdır. Yine hane içlerindeki tabanlar ve bu tabanların birden çok kattan oluşmuş olmasıda devamlılığın göstergesidir. Bütün yapıların bir baş oda ve kiler odasından oluşması, tüm yapılarda fırın, ocak, közlük ve depo – silo alanlarının bulunması Güvercinkayası örneğinde materyal kültürü anlamak için pozitif örneklerdir.

Bu ödev ile Güvercinkayası yerleşmesi ve onun materyal kültürünün yerleşmedeki toplulukta ne gibi anlamlara gelebileceği de cevaplanmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak materyal kültür bıçal gibi bir anda kesilmez, birden oluşmaz veya anlık olmaz. Süreğendir ve devamlılık arz eder.

Yüksek Lisans Arkeoloji öğrencisi

Anıl Özdemir

 

You may also like...

Your email will not be published. Name and Email fields are required