Cami, medrese ve tekkeden oluşan bir külliyedir. Sokullu Mehmet Paşa tarafından 1571-1572 yıllarında yaptırılmıştır. Cami, giriş kapısı üzerindeki kitabede, caminin burada bulunan bir kilisenin üzerine, yıkılmasından sonra yaptırıldığı açıkça belirtilmiştir.
Cami ve medresenin Kara Ahmet Paşa ve Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii’nde olduğu gibi, ortak bir avlu etrafında şekillendiği görülmektedir. Arazi şartlarının Mimar Sinan’ı en çok zorladığı yapılardan biridir.
Caminin plan olarak, Sinan’ın Osmanlı mimarisi içinde geliştirdiği altı istinatlı cami plan şemasında ele alındığı görülmektedir.
Enine dikdörtgen şeklinde düzenlenen ibadet alanı, ortada 13m çapında bir kubbe ile örtülmüş, yanlarda ise ikişer yarım kubbe ile merkezdeki kubbe desteklenmiştir.
Bu plan şemasında bir adım daha ileri gidilerek mekân bütünlüğünde birliktelik sağlamak açısından, merkezi kubbeyi taşıyan yanlardaki ayaklar, beden duvarlarına doğru çekilerek payandalarla desteklendiği görülmektedir. Mekân böylelikle bir bütün halinde karşımıza çıkmaktadır.
Cami cümle kapısının iki yanında oluşan boş bölümler ise ikişer kubbe ile kapatılarak mahfil şeklinde değerlendirilmiştir.
Giriş önünde yedi gözlü üzerleri kubbeli son cemaat bölümüne yer verilmiştir.
Cami, özellikle iç bölümde karşımıza çıkan oldukça muhteşem çini süslemelere sahiptir, ayrıca klasik formlardaki mihrap, minber, ve giriş kapısının üzerinde altın çerçeve içine alınmış “Hacerül Esved” taşının parçalarının bulunmasıyla da özel bir yere sahiptir.
Cami ile ortak avlu etrafında şekillenen medrese ise klasik formlarda “U” plan şemasında karşımıza çıkmaktadır. Yine merkezde dershane bölümü yer almaktadır.
Medrese, avlu ve cami birbirinden ayrı kodlardadır. Bu düzen giriş kapılarını da etkilemiştir. Giriş kapılarının üzerinde kayyum ve müezzin odaları şeklinde düzenlenmesi de bir yenilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Ana giriş, dershanenin altından merdivenlerle avluya çıkılan bölümdür. Bu durum Sinan’a has bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır.