Medeniyetler Şehri Antakya-Şirvan Yücel

Geleneksel Türk El Sanatları bölümü mezunu Şirvan Yücel Sanatın Yolculuğu için ”Medeniyetler Şehri Antakya” yazısını yazdı.Kendisine teşekkür eder,yazısını okumanızı tavsiye ederiz.İyi okumalar…

Türkiye’nin her karışı cennet, size bu yazımda Yoga Academy’nin her ay faklı illerde düzenlediği, doğa festivallerinde tanıştığım, tarihi güzellikleriyle beni etkileyen ANTAKYA’dan bahsetmek istiyorum.

Günün ilk uçağıyla, bir buçuk saat süren, kısa bir uçuştan sonra Hatay’a vardık. Burada Kahvaltı için Hataylı dostumuzun önerisine uyarak, Samandağ’ın 4 km uzağındaki, halen Türkiye’ de yaşayan tek Ermeni köyü olma özelliğini sürdüren Vakıflı köyünde, bir restoranda, birbirinden güzel organik meyvelerden yapılmış reçeller, mis gibi domates ve salatalık, sayısını hatırlayamadığım kadar çok peynir çeşidi, değişik yöresel zeytinler, yine organik köy yumurtası ve mis gibi kokan taze ekmek kahvaltıdan çok bir şölen gibiydi. Belki kahvaltıdan da doyumsuz olan köyün en yaşlılarından Panos amcanın bize eşlik etmesi ve köyün geçmişini anlatmasıydı.

Kâh hüzünlendik, kâh neşelendik onun sohbetiyle. Oraları vatan bilmiş binlerce kişiden şimdi kala kala otuz kadar hane kalmış. Yeni nesilin çoğu İstanbul’a göç etmiş. Bu olağanüstü güzel dokuyu ve benzersiz kültürü kaybetmişiz zaman içinde.

Antakya Sanatsal yönünden çok eski çağları yaşatıyor. Bunu Titus Tüneli diye bilinen açık hava müzesine gidince daha iyi anlıyoruz. Denize hakim bir noktada Dor tapınağı diye bilinen kalıntılara rasladık. Dağın yamacında ise lahit gördük. Titus Tüneli açık hava müzesine ulaştık. Tünel, Seleucia Pieria adlı antik şehrin aşağı kısmında bulunuyor. Şehir M.Ö 300 yılında 1. Selevkos Nikator tarafından Antakya’nın liman şehri olsun diye kurulmuş. Titus Flavious Vespasianus tarafından yapımına başlanılan ve 100 yıl kadar sürdüğü söylenen tünel bir mühendislik harikası. Tünelden başka görülecek tek şey ise Pieria’ daki Seleukeia antik kentinin en önemli kalıntılarından biri olan tamamen kayaya oyulmuş bir mezar alanı olan 12 odalı Beşikli Mağara.Bu açık hava müzesini gezdikten sonra.

Samandağı sahilinde, Hz.Hızır ve Hz.Musa’ nın buluştuğuna inanılan yerde yapılmış olan türbeyi de ziyaret etmeyi ihmal etmedik. Samandağı ilçesinde etnik olarak Araplar, Ermeniler ve Türkmenler yaşıyor.

Günü son proğramında Antakya ile Samandağ arasındaki bir dağın tepesinde bulunan Aziz Simon manastırına gittik. MS. 6. yy’ da yapıldığı bilinen bu manastır, 40 yıl bir taşın üstünde yaşadığı inanılan Aziz Simon’a adanmış. Bunun yanında şehrin irili ufaklı tüm sokaklarını ve önemli binalarını tek tek gezdik. Örneğin Habibi Neccar Camii, Anadolu’da yapılmış en eski cami olarak geçer. Aynı yerde birde Mitra Tapınağı bulunmaktadır.

Bu gezinin en keyifli bölümlerinden biri Antakya’nın meşhur Uzun Çarşı’sını gezmek oldu. Görüntüsüyle mısır çarşısını andırıyor, o yörenin organik yiyeceklerini rahatlıkla bulabileceğiniz bir çarşıdır.

Aziz Pierre mağarası Antakya’yı gezmeye gelen herkesin uğradığı dinsel anlamda önemli bir yer tutar. Müze yenilenmiş, düzenlenmiş haliyle bizleri karşılıyor. Son müze olarak da Hatay Arkeoloji Müzesi’ni gezdik. Her karışı ayrı etkileyici Antakya’yı tekrar ziyaret edene kadar ihtişamıyla bırakarak İstanbul’un yolunu tutuk.

SANAT İLE KALIN…

Şirvan Yücel

You may also like...

Your email will not be published. Name and Email fields are required