Mezopotamya Krallıkları:Irmaklar Arasındaki Ülke-Hilal Erden

Arkeolog Hilal Erden Sanatın Yolculuğu için ”Mezopotamya Krallıkları:Irmaklar Arasındaki Ülke” yazısını yazdı.Kendisine teşekkür eder yazısını okumanızı tavsiye ederiz.

Eski Yunanlıların ”Irmaklar Arasındaki Ülke” anlamında verdiği isimle Mezopotamya’nın ”uygarlıkların beşiği”olarak tanımlanması boşuna değildir.Yine de burasının böylesine hızlı bir gelişme için ideal bir coğrafya olduğunu söylemek güçtür.Dicle ve Fırat’ın şekillendirdiği geniş düzlük,sıcaklıktaki aşırı mevsimsel değişimler ve çoğu zaman yıkıcı olan ve sık rastlanılan su baskınlarıyla zorlu doğa koşullarına sahiptir.Bu bölgeye yaklaşık MÖ 5000’de,etraftaki dağlardan gelen ve pek de kolay olmayan bu toprakların sulama ile şaşılacak ölçüde verimli hale getirilebileceğini keşfeden çiftçiler yerleşmiştir.Bu insanların teknolojik icatları arasında çömlekçi çarkı(yaklaşık MÖ 3500) ve tekerlekli yük arabası (MÖ 3250) bulunmaktadır.Tarımdaki başarı,tarımla uğraşmayan rahip,katip,tüccar ve zanaatçı sınıflarını besleyen bir fazladan verime olanak sağlamıştır.Yaklaşık MÖ 3000’de tarih öncesi köy kültüründen bazı bağımsız kent krallıkları ortaya çıkmıştır.Böylece kentsel toplumun gelişimindeki ilk gerçek adımlar atılmıştır.

mezopotamya.uygarliklari

Erken Sümer Kültürü

sumerler

Sümer kültürü,tarıma elverişli topraklara sahip olan Ur,Lagash,Kish ve Uruk(incil’deki Erech)gibi kentlerde gelişmiştir.Başlangıçtan itibaren,bu yeni topluluklardaki yaşama din egemen olmuştur.Mezopotamya tanrıları pek uysal tabiatlı sayılmazlar.Tanrıların güçleri,temsil ettikleri sert doğal çevre gibi dehşet vericiydi ve yatıştırılmalıydı. Sümerler tapınaklara,inananların yokluğunda onların adına duayı devam ettirdiğine inanılan küçük adak heykelcikleri bırakmaktaydılar. Dinsel servetin birikmesi,kişisel mülkiyeti tanımlamak üzere silindir mühürlerin gelişimini teşvik etmiştir.Aynı zamanda,yaklaşık MÖ 3000’de yazının ortaya çıkmasına öncülük etmiştir.Katipler,yöresel malzeme kullanarak,belirgin bir şekilde çivi biçimli işaretler ortaya çıkaran sazdan kalemlerle bilgileri kil tabletler üzerine kaydettiler.Bu yazı biçimine çivi yazısı denilmiştir.Yazıyı öğretmek üzere okullar kurulmuştur.Hesapları tutma ve arazi ölçme gereksinimi hesaplama sistemini doğurmuştur.Bugün halen,zaman ve derece hesaplamasında altmış adede yakın Sümer numaralama sistemini kullanıyoruz.Tanrılar dünyevi otoritelerini,başlangıçta bir tapınak külliyesinin içinde yer alan bir meskenle güçleri sembolize edilen krallara bırakmışlardır.Kraliyet gücü arttıkça tapınağa bağlı ayrı bir saray yapısı gelişmiştir.Sümer tapınakları göksel içeriklerini pekiştiren platformlar üzerinde yükselmişlerdir.İnşaat için yeterli taşın bulunmayışı,Sümerleri uygulaması Ur’daki Kraliyet Mezarlığı’nda görülen,tuğlanın strüktürel potansiyelinden yararlanmaya ve kemer ve beşik tonozu geliştirmeye yönlendirmiştir.Bu mezarlar aynı zamanda saray yaşamının savurganlığını da ortaya koymaktadırlar.Sümer hanedanının meşguliyetlerini yansıtır nitelikte şölen sahneleri ve askeri seferlerin betimleriyle bezenmiş müzik aletleri gibi dinsel önemi olan nesnelerle doldurulmuşlardır.Önemli ölçüde bir teknik uzmanlık ürünü olan bu tür nesnelerde,zenginlik,değerli taşlar ve madenlerin kullanımıyla yansıtılmıştır.

sümerler

Akad Kralı Sargon

Mezopotamya ovası;tüccarlar,göçmenler ve istilacı kavimlere yol veren da geçitleriyle Anadolu,Akdeniz ve İran’a bağlanmaktadır.Ticari,ırksal ve askeri hareketliliklerin hepsi Mezopotamya’nın son derece karmaşık tarihinde önemli roller oynamıştır.Arap ve Suriye çöllerinden gelen akımlar,Kuzey Sümer’de Sami etkisini biçimlendirmiştir.Sümer kültürünü kendi geleneklerine uydurmak isteyen bu kuzeyli topluluklar,Akadca(yaklaşıkMÖ2500) denilen farklı bir yazılı dili geliştirmek üzere çivi yazısını kullanmışlardır.Sümer ülkesinin yaklaşık MÖ 2300’de Akadlı Sargon tarafından fethedilmesinin önemli sonuçları olmuştur.Sümer kentleri bağlılıklarını ortak bir tanrılar evreninden gelen tanrılara sunmuşlardır.Oysa Sami kavimleri aile bağlarıyla organize olmuşlardır.Birleşmiş bir krallığın başındaki Sargon’un konumu,yeni bir liderlik türünü ortaya koymuştur ve bu durum sanata yönelik yeni bir yaklaşımı beraberinde getirmiştir.Kraliyet gücünü gösteren imgeler çoğalmaya başlamış,buna karşılık dua edenleri gösteren adak heykelcikleri azalmıştır.Sargon’un torunu Naram-sin’in zafer steli yeni krallık fikrinin bir ifedesidir.

naramsin

Sümerlerin  tanrılardan alınma dünyevi güç kavramı yok olmuştur.Naram-sin hem bir komutan hem de kendisi bir tanrı olarak betimlenmiştir.Onun dünyevi olduğu kadar manevi otoritesi,boynuzlu tanrısallık tacıyla sembolize edilmiştir.

maxresdefault

Ur ve Lagash

Eski Akad İmparatorluğu,savaşçı kuzeyli kavimlerin baskısı sonucu yıkılmış ve Sümer kentleri bağımsızlıklarını yeniden kazanma fırsatını bulmuşlardır.Lagash’ın yöneticisi Gudea(hükümdarlık tarihi MÖ 2143-2124),kentinin görünümünü yeni tapınaklar ve diğer kentsel gelişmelerle düzeltmiştir.

gudea-standing

Bununla birlikte,Akad tarzı liderliğin süre gelen etkisiyle onun,şehrin tapınaklarına yerleştirilmiş yirmi ya da daha fazla heykeli yapılmıştır.Lagash,mezopotamyanın fethi ve kutsal krallık kavramını pekiştirmiş olan Ur kralı Ur-Nammu tarafından ele geçirilmiştir.Ur-Nammu’nun zigguratı onun imparatorluğu döneminde sipariş edilmiş diğer tapınaklar,bir saray ve tonozlu mezar odası gibi pek çok mimari projeden biridir.Ur’un yıkılışı Sümer uygarlığının sonunu işaret etmektedir.Sami kökenli Akadca,Mezopotamya’nın egemen dili olmuş ve siyasi gücün odağı kuzeyden Babil’e geçmiştir.

Ziggurat at Ur in Iraq

Babil Kralı Hammurabi

Hammurabi’nin Babil kralı olarak hükümdarlığı(yaklaşık MÖ 1792-1749),Mezopotamya üzerindeki kontrolünün aşamalı olarak yayılmasına tanık olmuştur.İmparatorluğunda kendi düzenini kurma çabasının bir sonucu olarak,kraliyet gücünü önemli ölçüde yaygınlaştıran yeni bir kanunname hazırlamıştır.Onun bir anma niteliğindeki steli,Hammurabi’nin Güneş Tanrısı’ndan kanunları alışını böylelikle de onların kutsal otoriteyle bağını gösteren bir kabartmayla taçlandırılmıştır.Mülkiyet üzerindeki bireysel haklarla ilgilenen kanunlar,ticari değişimi düzenlemekte ve doktorlar,inşaatçılar ve diğerlerinin profesyonel sorumlulukları kavramını içermektedir.Bir kez daha tek bir yöneticinin kişiliği,bir imparatorluğun varlığında önemli bir rol oynamıştır.Hammurabi’nin ölümünden sonra krallık bölünmüştür.

hammurabi

Asurlular

Asur ordusunun Eski Ahit’te canlı bir şekilde betimlenen geniş fetihleri,güçlü bir liderlikle yetenekli ve iyi organize olmuş bir savaş gücünün sonucudur.Kuşatma ve diğer askeri stratejilerdeki ustalığı,Asur ordusunu neredeyse yenilmez kılmaktadır ve MÖ 800’e gelindiğinde sağlam bir imparatorluğu şekillendirmiştir.Asurlu yöneticiler kanun yapıcısı değil birer savaşçıdırlar.Onların gücünü güvence altına alan barış değil savaştır ve zaferleri  haraçlar aracılığıyla muazzam bir servet sağlamaktadır.Eski Ahit Hezekiah’ın nasıl Kudüs’teki tapınaktan Asurlulara altın vermek zorunda kaldığını anlatmaktadır.Asurlular aynı zamanda fetihlerinin bir simgesi olarak Mısır’dan obeliskler getirmişlerdir.Asur sanatı ve mimarisi, askeri gücün önemli propaganda aracı olmuştur.II.Asur nasirpal tarafından kurulmuş olan Nimrud,II.Sargon tarafından kurulmuş olan Khorsabad ve Asurbanipal tarafından kurulmuş olan Ninive’deki başkentlere kraliyet sarayları egemendir.Daha önce eşi benzeri görülmemiş büyüklükte inşa edilmiş olmakla birlikte,saraylar Asurluların eski Sümer üslubunu nasıl uyarladıklarını artaya koymaktadır.II.Sargon’un Khorsabad’daki sarayı tipik bir örnektir.Tapınak için eski ziggurat biçimi kullanılmış olmakla birlikte,bu artık saray külliyesinin ikincil bir unsurdur.Böylece,yöneticinin dini binaların içinde yerleştiği erken Sümer planlamasının tam tersi bir anlayış ortaya çıkmaktadır.Lamassu ya da insan başlı kanatlı boğalar tarafından korunan saraya törensel bir yol ile ulaşılmaktadır.Ziyaretçiler bir merdivenden geçerek bir dizi avlu boyunca ilerledikten sonra kralın huzuruna çıkabilmektedir.Binanın tuğla strüktürü;savaş sahneleri,şehirlerin yağmalanması ve haraç ödenmesi gibi Asur ordusunu yücelten betimlemelerle kaplanmıştır.Diğer betimler güçlü Asur imajını destekleyecek niteliktedir.Bu rölyefler öyküleyici sanatın erken örnekleri arasındadır ve Asur sanatındaki,halkının başarılarını gerçekçi ve olaylara dayalı olarak betimleme özelliğini ortaya koymaktadır.

2 asurnasirpal

Nabukadnezzar ve Yeni Babil İmparatorluğu

Başarı gereğinden fazla genişlemeye neden olmuş ve Asur gücü,imparatorluğu aralarında paylaşan Medler ve Babillilerin eline geçmiştir.Babilli lederin oğlu olan Nabukadnezzar,babasının fetihlerini sağlamlaştırmış ve Yeni Babil İmparatorluğu’nu kurmuştur.Zigguratı(Babil Kulesi) ve asma bahçeleriyle Nabukadnezzar’ın Babil’deki yeni sarayının ünü,bugüne Eski Ahit aracılığıyla ulaşmıştır.Eşi benzeri olmayan bir malzeme zenginliği ve para kudretini yansıtmaktadır.Babillilerin savaşçı özellikleri ikinci planda kalmıştır,onlar öncelikle tüccardır.Bir para gücü ifadesi olarak Nabukadnezzar Asur saray mimarisinin görkemini taklit etmiş fakat askeri güç sunumlarından kaçınmıştır.Başlıca amacı,eski Babil kültürünün canlandırılmasıdır.

Ishtar_Gate_at_Berlin_Museum

İştar Kapısı üzerindeki Sümerlerin kutsal saydığı boğayla,Babil tanrısı Marduk’un sembolü ejderhayı bir araya getiren süslemelerin iletisi de budur.

İştar Kapısı

Perslerin Yükselişi

Babil İmparatorluğu,MÖ 539’da Perslerin eline geçmiştir.Pers istilası,Mezopotamya’ya yeni bir ırksal grubu getirmiştir:Yaklaşık MÖ 1000’de Pers topraklarına Kafkas Dağları’ndan göç etmiş olan Aryan kabilelerinin soyundan gelenler.Güçlü bir orduya sahip olan Persler,daha önce benzeri olmayan ölçülerdeki Akamenid İmparatorluğunu kurmuşlardır.MÖ 480’e gelindiğinde Hindistan’dan Akdeniz’e kadar yayılmışlardır.

pers

Ülke hem idari hem de hukuksal güçleri olan satrapların yerel yetkisi altında eyaletlere bölünmüştür.Son derece iyi örgütlenmiş olan Persler,Mezopotamya’nın muazzam servetinden gelen avantajı kullanmışlar,imparatorluğu para sistemi,vergiler,kanunlar ve etkili ulaşım ağıyla birbirine bağlamışlardır.İmparatorluğu kurmadan önce Persler anıtsal mimariye fazla ilgi duymamışlardır.Ancak,Babil ve Eski Asur İmparatorluğunu fethettiklerinde anıtsal mimarinin imparatorluğun gücünün simgesi olarak taşıdığı değeri net bir şekilde kavramışlardır.Böylece Babilliler;Pasargadae,Susa ve Persopoliste saraylar inşa ederek kendi anıtsal mimarilerini geliştirmişlerdir.Sıklıkla eklektik olarak tanımlanan Akamenid mimarisi,fethedilmiş topraklarda bulduğu mimari geleneklerin özelliklerini bilinçli bir şekilde uyarlamış;Asur’un insan başlı kanatlı boğa heykellerini,Babil’in sırlı tuğla bezemesini,İyonya şehirlerinin yivli sütunlarını almıştır.I.Darius(hükümdarlık tarihi MÖ 522-486),Persepolis’teki gösterişli sarayında,Asur saray tasarımı üzerinde titizlikle durmuş ve Pers zenginliği ve gücünü vergi toplayıcı heykelleriyle bezenmiş ve karmaşık bir şekilde yontulmuş bir dizi merdivenle ortaya koymuştur.

Persepolis-UNESCO

Susa’daki sarayında yer alan bir yazıtta Darius,sarayın inşaatında kullanılan değerli madenlerin ve çalışanların nereden geldiklerini listelemiştir.Belli ki,her biri yeni imparatorluğun gücünü gösterircesine taş işçilerinin İyonya’dan,tuğla işçilerinin Babil’den ve gümüş ve bakır işçilerinin Mısır’dan gelmesiyle gurur duymaktadır.Böylece bu yapı,bütün bu kültürlerin Pers idaresinde bir araya geldiğini yansıtmaktadır.Mezopotamya krallıkları,saray otoritesini betimlemek üzere Akamenid İmparatorluğu’nun mimarisinde toplanan bir dizi özgün biçim ve üslubu geliştirmişler ve sonraki uygarlıklara da güçlü etkileri olmuştur.

 

KAYNAKÇA:DÜNYA SANAT TARİHİ (Mary Hollingsworth)

Arkeolog

Hilal Erden

You may also like...

Your email will not be published. Name and Email fields are required