Beytü’l Hikme

—Emevî devletinin orta dönemlerinde başlayan, genellikle bireysel bir ilgi ile devam eden çeviri çalışmaları, Abbasî devletinin kuruluşuna kadar dağınık bir şekilde sürmüştür. Bu dağınık çalışmalar daha sonra bazı Abbasî halifelerinin özel ilgi göstermesi ve Beytü’l-Hikme’nin kurulmasıyla bir araya getirilerek derlenip toplanmıştır.

—Beytü’l-Hikme’nin kuruluşunda ilk Abbasî halifelerinin; Mansur, Harun Reşid ve Me’mun’un gayret, destek ve teşvikleri çok önemli bir unsur olmuştur. Halife Mansur’un, İslam devleti sınırları içinde bulunup unutulmak üzere olan bilimlerin, muhafaza edilebilmiş eserlerini toplatması ve bu eserlerin ter­cümesini emretmesi; âlimleri ve edebiyatçıları sarayında barındırarak onlara cömertçe davranması; tıp, mantık, matematik, astronomi ve benzeri bilimler­deki çalışmaları teşvik etmesi; fikrî, büyük bir hareketi başlatmıştır. Böylece halife Mansur zamanında (137-158/754-774) Beytü’l-Hikme’nin ilk çekirdeği oluşturulmuş.

—Harun Reşid zamanında (170-194/786-809) desteklenmiş, Me’mun (198-218/813-833) tarafından ise, 217 (832) yılında Bağdat’ta tamamlanmış, son şeklini almış ve kurulmuştur  Halife Harun Reşid Cundişabur medresesinden hocalar getirttiği gibi, sarayında İranlı, Ermeni, Süryani, Nasturi, Hintli, Yunanlı vb. çeşitli milletlere mensup âlimleri de barındırmıştır. Harun Reşid , bu kütüphaneye; Müslümanların gaza yaptıkları Ankara, Amuriye ve Bizans ül­kelerinden sağladıkları kitapları naklettirmiştir.

—Halife Harun Reşid dönemindeki en meşhur mütercimlerden “Ebu Sehl Fadl”, “Yuhanna b.Maseveyh”, “İbn Batrîk”, “Huneyn b.İshak”, “Ömer b.Ferhan”, “Sabit b.Kurra” ve daha başkalarını sayabiliriz. Kütüphanede görev yapan bu mütercimler çeşitli din ve milletlere mensup idiler. Kütüphanede ayrıca müstensihler de bulunuyordu, bunlara kitaplar getirtiliyor, onlar da bu eserleri ve içindeki resimleri naklediyorlardı; kitap sahibi, kitabını vermekte tereddüt eder veya nazlanırsa, müstensihler onun ayağına kadar giderlerdi. Müstensihler, geceli gündüzlü nöbetleşerek, vardiyalı çalışmayla görev değişikliği yaparlardı.

—Halife Me’mun ise bilim teşvikine, kendinden öncekilerden kat kat fazla önem vermiştir. Bu kütüphane, İskenderiye Üniversitesi kütüphanesinden sonra kurulan en büyük kütüphane olmuştur. Çağın gelişmiş kütüphanelerinde bulunan rasathane, çeşitli bilimler ile ilgili kütüphane bölümleri, çeviri heyetleri gibi kısımlar bu bilim kurumunda da bulunmakta idi. Burada Yunanca, Farsça, Hintçe, Kıptice ve Aramice yazılmış çeşitli bilimlerden yapılan çeviriler ve diğer çalışmalar Me’mun döneminde zirveye ulaştı. Ayrıca Me’mun, Bahtişu’un öğrencisi olan Nasturi tabip Yuhanna b. Maseveyh’i (161-243/777-857), eski kitapları tercüme etme danışmanlığına tayin ettiği gi­bi bu kütüphanenin reisliğine de getirmiştir . Aynı zamanda Me’mun, kültürlü ve bilim sevgisiyle dolu veziri, Sehl b.Harun’u da bu kütüphanenin baş danışmanlığına atamıştır. Buraya, Me’mun’a Kıbrıs Adası yö­neticisinden hediye edilen, bir hayli Yunanca kitap da geldi. Ayrıca İstanbul’dan başka eserler de gönderildi; Me’mun bu kitapları Bizans imparatorun­dan istemişti. Kitaplar, konularına göre tasnif edilmişti. Bu kütüphaneye; çe­virisini yaptıkları konularda bilimsel deneyimleri olan, Arapça ve Yunanca dillerini çok iyi bilen mütercimler, özenle seçildi.

—Beytü’l-Hikme Kütüphanesi, Me’mun zamanında, en parlak dönemine, zirvesine ulaştı. Seçkin bir bilim merkezi haline gelerek, isteklilerine çeşitli bilimleri sunmaya başladı. Bu bilimler tıp, felsefe ve hikmeti de kapsamakta idi. Me’mun ise, bilime vaktini veren ve özen gösteren âlimlere ilgi, destek ve şefkat gösteren, meclislerini onlarla süsleyip güzelleştiren, onlara bolca bağışlarda bulunan; bilgin bir halife numunesi idi. Bazen değerli kitapları çevirenlere, çevirdikleri kitapların ağırlığı kadar altın ödenirdi. Me’mun, Beytü’l-Hikme’nin çalışmalarında, yalnızca halifelerin ve vezirlerin harcamalarına bağlı kalınmamasını söyleyen belki de ilk kişidir. Buna dayanarak bu kütüphanede sürekli çalışıp üreten âlimler için, vakıflardan alacakları sabit gelirler temin etme yoluna gidilmiştir.

 

—Beytü’l-Hikme, İslam dünyasında büyük şöhret ve gücü olan ilk umumî kütüphane sayılır. Abbasî Devleti buraya, hiç bir desteğini kısıtlamaksızın, bol harcamalarda bulunmuştu. Burada âlimler araştırma, inceleme ve çalışmalarını yapmak üzere, bir araya gelirdi. Bu bilim adamları, uzmanlık alanlarına göre kümeleşir, çalışmalarını o şekilde sürdürürlerdi. Bunlar, bugün üniversitelerimizde de olduğu gibi kendi makam, rütbe ve payelerine mahsus cübbeler giyerlerdi. Öğrenciler ise, okumak ve öğrenmek için oraya akın akın giderlerdi. Ne yazık ki, Mu’tasım, bu büyük kütüphanenin değerini ihmal etmiş, ondan sonra olaylar bu bilimsel kurum aleyhinde olacak şekilde gelişmiştir. Böylece bu bilim merkezi sonradan Mutezile’nin siyasî propaganda merkezi haline gelmiş, ancak yine de varlığını uzun süre korumaya devam etmiştir. Timur’un Bağdat’a saldırmasıyla da önemini ve gücünü tamamıyla kaybetmiş, böylece çeşitli yabancı eser ve bilgileri Arapçaya aktarmakta muazzam bir rol oynayan bu büyük enstitü, yok olmaya yüz tutmuştur.

—Burada yetişen ünlü bilim insanlarından bazıları El Harezmi, El Kındidir.

—Ayrıca Hıristiyan kökenli Müslüman bilimciler Huneyn İbn İshak ve Sabit Bin Kurra da çeviri alanında adlarını duyurmuşlardır.

About

You may also like...

Your email will not be published. Name and Email fields are required