1298’den sonra İlhanlı hükümdarı Gazan Han, Tebriz yakınlarında Rab-ı Reşîdî’ adında bir kültür merkezi kurmuştur. Bu merkezin kurma görevi, Gazan Han tarafından Sadrazam Reşidüddin’e verilmiştir. Anlatıldığına göre, bu merkezde çok sayıda kervansaray, dükkân, ev, hamam, bahçe, kumaş dokuma ve kâğıt yapma gibi birçok bina inşa edilmiştir. Rab-ı Reşîdî hakkında bilgi veren ikinci önemli kaynak Vakıfnâme-i Reşid El Din’dir. Vakıfnamenin metni, bu merkezde hat, müzik, kuyumculuk, mimari ve ziraat gibi çeşitli faaliyetlerle meşgul, Türk, Rum, Gürcü, Hintli ve zencilerin bulunduğunu belirtmektedir.
Bu merkezde meydana getirilen en önemli eser, Cami El Tevarih’tir. “Tarihlerin Topluluğu” anlamına gelen bu eser aslında, Gazan Han tarafından bir Moğol tarihi olarak düşünülmüş, sonradan buna Dünya Tarihi ve birde Coğrafya kitabı eklenmiştir. Son cildin yazılıp yazılmadığı bilinmiyor. Gazan Han’ın sağlığında ancak eserin bir kısmı bitirilmiştir. Ölümünden sonra yerine geçen kardeşi Olcayto, eserin devamını emretmiştir.
Cami El Tevarih, Moğol, Çinli, İranlı, Budist rahip ve Hıristiyan papazdan oluşan bir ekip tarafından hazırlanmış, her milletin tarihi kendi açısından yazılmıştır. Reşidüddin, Moğol tarihi ile ilgili bilgileri, Moğol tarihi uzmanları ile bizzat Gazan Han’dan almıştır. Altın kitapta resmi devlet kroniği olarak kullanılmıştır. Bundan başka Güveyni Tarihi, El Tabari, El Biruni, ve Utbi’nin eserlerinde kaynak olarak kullanılmıştır. Cami El Tevarih’in hiçbir kopyasında eserlerin nerede yapıldığı kaydedilmemiş, sadece yapılış tarihleri verilmiştir. Ancak Rab-ı Reşîdî’nin önemli bir kültür merkezi olması, bu eserlerin başka bir yerde yapılamayacağını gösterir. Bundan başka Reşidüddin’in Paris Bibliotheque Nationale’da bir eserinde bütün eserlerin Rab-ı Reşîdî’de bir camide kopya edildiği yazılıdır. Eserlerin hepsi büyük boy kâğıtlara yazılmıştır. Aslı Moğolca olan yazmanın, Türkçe kısaltılmış nüshası mevcuttur. Bütün bu kitaplar Arapça ve Farsça ’ya çevrilmiştir.
1317’de Reşidüddin’in Sultan Olcayto’yu zehirlemesi iddiasıyla görevinden alınarak idam ettirilmiştir. Birçok nusha halinde yapılmış olan Cami El Tevarih nüshalarından çok azı günümüze ulaşmıştır. Rab-ı Reşîdî dahil bütün eserleri tahrip edilmiştir. Günümüze tam olarak Cami El Tevarih nüshası gelmemesi bu sebepten olmalıdır. Bugün ancak dört minyatürlü Cami El Tevarih nüshası vardır. Bunların hepsi eserin II. Cildi olan Dünya Tarihi’ne aittir. 1. Cilt olan Moğol tarihinin, ancak daha sonraki kopyaları bulunmaktadır. Dört kopyadan 2’si İngiltere’de; birincisi Edinburgh Üniversitesi Kitaplığı’nda, diğeri Londra’da Royal Asiatic Society’de bulunur. Bunlar Arapça yazılmıştır. Diğer 2’si İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi’nde yer alır. Bunlar ise Farsça yazılmıştır.
Edinburgh Üniversitesi Kitaplığı’nda bulunan Nüsha:
Arapça olan bu nüsha, eserin 2. Cildin bazı kısımlarını içerir. 150 yapraktır. 70 minyatür vardır. 13061307 yılında tamamlanmıştır. Yazma, Peygamberler hakkında bir bölümle başlar. Hz. Muhammed (s.a.v)’in hayatı, eski İran kralları, Türk Sülâleleri, Selçuklu tarihine ait bazı bölümler içerir.
Minyatürlerde genelde tahta çıkma ve savaş sahneleri tasvir edilmiştir. Kompozisyonlarda göze çarpan bir husus, çizgici bir üslupla yapılmış insan figürleridir. Figürler çok defa koyu renk bir kalemle sınırlanır ve içeriye doğru rengin tonu açılarak figüre plastik bir görüntü verilmiştir. Kumaş büklümleri daha ince çizgilerle belirtilir. Bazen de renkli çizgi yerine siyah mürekkep kullanılır. Minyatürlerde böylece bir figür ressamlığı görülür.
Sahnelerde dekoratif unsurlara pek fazla yer verilmez. Olayın kahramanı olan insan figürleri düz bir zemin üzerinde yer alır.
Resim -1: Manuçehr’in Taht’a Çıkması: İlhanlı dönemi için tipik bir tahta çıkma sahnesi olarak tasvir edilmiştir.
Minyatürün merkezinde bir taht ve tahtta oturur vaziyette bir sultan yer almaktadır. Sultanın arkasında iki muhafız önünde ise bir ayaklık ve onun önünde şekerlik gibi bir nesne yer alır. Sağ tarafta açılır kapanır bir tabure üzerinde oturan iki kişi birbirleri ile konuşur halde, sakalı kıyafetleri ile dönemin bilginleri filozofları olarak ifade ettiğimiz şekilde figürler yer alır. Bunların arkasında ise iki muhafız daha yer alır. Solda ise dönemin veziri Rüstem yer alır. Bıyığı, sakalı ve kürkü ile tasvir edilmiştir. Bunun solunda bir muhafız ve onun arkasında yarım bir muhafız olması, mekânda muhafızların fazla olduğunu ve devamlılığı gösteren bir anlam katmıştır. Minyatürde üst kısımda koyu renk kıvrımlar ve sarkan kurdeleler bu mekânın bir çadır olma olasılığını göstermektedir. Burada taht vurgulanmış fakat konular birbirinden farklıdır. Taht ve muhafızla güç sembolizminin yanı sıra bu iki yandaki muhafızlarla gücünün büyüklüğünü, sağ tarafta yüz tipleri ve kıyafetleri ile filozofların olması, bilme verilen önemin vurgulandığı bir başka unsurdur. Muhafızların başlıkları Çin etkisi göstermekte yüz tipleri, Uygur yüz tipi şeklinde ve Selçuklu geleneğindedir.
Resim -2: Gazneli Mahmut’un Savaşlarından Biri:
Kompozisyonun merkezine yerleştirilmiş bir fil ve üzerinde hükümdarın yer aldığı görülür. Savaş sahnesinin canlandırılışı, askerlerin diyagonal dizilişi dikkati çeken unsurlardır. Altta ateş kıvrımları, tozu dumana katmak gibi, savaşın şiddetini sembolik olarak anlatan önemli birer motif olarak karşımıza çıkar. Minyatür ince bir şeritle çerçevelenmiştir.
Resim -3: Delhi Sultanı Kaleci’nin, amcası Firuzşah’ı öldürtmesi:
Kompozisyon iki bölüm olarak düzenlenmiştir. Birinci bölüm, sağ tarafta tahtında oturan sultan ve mahiyetinden oluşmaktadır. Sultanın tahtta verilmesi, arkasında muhafızların bulunması, gücünün göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yanında üçlü bir grup ise bu öldürme anını izlemektedir. İkinci bölüm ise sol tarafta tasvir edilen Firuzşah, cellat ve muhafız’dan oluşmaktadır. Firuzşah’ın elleri arkadan bağlı ve ölümü beklediği, arkasında cellat ölümü gerçekleştirmek için kararlı ve güçlü bir ifade ile kılıcını kaldırmış halde tasvir edilmiştir. Celladın arkasında ise bir muhafızın yarısının görülmesi kompozisyonun devam ettiğinin göstergesidir. Tahtta oturan sultanın bu ölüm kararını kendisinin vermesinin yanında beden dili olarak bir elinin göğsünde diğer elinin ise ileriye doğru uzatarak sanki vermiş olduğu ölüm kararına üzüldüğünün bir ifadesidir. Bu trajik olay karşısındaki çaresizliği gerçekçi bir anlatım tarzı ile karşımıza çıkar. Aynı şekilde bu üzüntüyü yüz ifadesinde de gözlemleyebiliyoruz. Bu durum minyatürden çok resme yakın bir durum olarak görülmektedir. Sultanın yanındaki kişiler, gücün yanında yer aldıklarını beden dilleri ile göstermektedirler. İdam edilen kişinin çaresizlik içinde elleri arkadan bağlanmış olarak ölümü bekleyen birinin ruh hali beden dili ile yine güçlü bir şekilde yansıtılmıştır. Minyatürde diğer örneklerinde olduğu gibi ince bir zemin çizgisi ve dekoratif unsurlar bulunmaktadır.
Resim -4: İnsansız Manzara tasviri:
Yazmada insansız manzara tasvirlerine de yer verilmiştir. Bu görüntüde Hint dağları tasvir edilmiştir. Çin manzara resimleri şeklinde farklı bir üslupta karşımıza çıkmaktadır.
Resim -5: Buda’nın Kutsal Ağacı: Diğer resim gibi Çin üslubunda yapılmıştır
Topkapı Sarayı Müzesi Cami El Tevarih (Macma El Tevarih)
Farsça bu yazma, 435 yaprak olup Hafız-ı Ebru’nun 1425’te yazdığı Macma El Tevarih adlı eserin bir kısmını oluşturur. 1425 yılında Şahruh, Hafız-ı Ebru’ya Cami El Tevarih’in yeni bir nüshasını sipariş ettiğini ve eserin ilk kısmının kayıp olduğu için yazarın bu kısmı kendisinin yazdığı ve elinde bulunan Cami El Tevarih yazmasının mevcut kısımlarını aynen kitaba aldığını söyler. Bu yüzden eserin bir kısmı 15.yy’a ait olduğu halde, geri kalan kısım ise 1314 yılında tamamlanan Cami El Tevarih’e aittir. Minyatürlerin ince uzun şerit gibi dikdörtgen alanlara yerleştirilmesi, kompozisyon ve figür üslubu bakımından İstanbul yazması da, İngiltere yazmaları ile benzer özelliktedir.
Resim -1: Uhud Savaşı canlandırılıştır.
Burada yine karşılıklı iki ordunun savaşması yansıtılmıştır. Atlarla, savaş aletleri ile savaşın şiddeti yansıtılmıştır. Figürlerin dışındaki bütün bölümler bulut şeklinde kıvrımlarla tozu dumana katma, sembolik olarak yansıtılmıştır. Yine yarım figüratif unsurlarla kompozisyonun devam ettiği görülmektedir. Oklar, kopan başlar, kollar ve düşen insanlarla savaşın şiddeti çizgisel olarak ifade edilmiştir.
Resim -2: Hz. İbrahim’in Hz. İsmail’i kurban edişi:
Minyatür, mekânın vurgulanması açısından da önemlidir. Kompozisyonun merkezinde beyaz koyun yer alır. Solunda bir melek figürü, sağda ise Hz İbrahim’in Hz. İsmail’i kurban edişi tasvir edilmiştir. Figüratif unsurlarda koyu renk kullanılmıştır. Meleğin yüzü tipolojik olarak Uygur yüz tipi şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Resim -3: Sarayda Tören sahnesi:
Sarayın ileri gelenlerinin de yer aldığı bir sahne tasvir edilmiştir. Solda üstte tahtında oturan hükümdar ve hanımının yüzü tahrip edilmiştir. Minyatürde canlı renkler hakimdir.