Minyatür Sanatı (16.yüzyıl sonuna kadar) – Yunus Akalın

Bir kitap sanatı olan minyatürü tek başına ele almamız doğru olmaz. Minyatürü ele alırken kitabın metni, kitabın yazısı, kitabın bezemeli cildi veya sayfalarının tezhibinden ayrı düşünülemez.

Nakkaşın görevi, kitapta anlatılanları tüm detaylarıyla metne sadık kalarak resimlemektir. Minyatür sözcüğü, Latince miniare’ den kaynaklanan İtalyanca miniatura’ dan Fransızca’ ya oradan da Türkçe’ye girmiştir. Osmanlıca’ da minyatüre ‘’nakış’’, ustasına ‘’nakkaş’’ denir. Minyatür ise; geniş anlamıyla el yazmalarındakileri metni aydınlatmak amacıyla metnin içine yerleştirilen açıklayıcı resimlerdir.Batı’da kökeni Antik Çağ’a Doğu’da ise; İslam öncesi döneme kadar inen minyatür sanatı ortaçağ boyunca yaygın bir sanat dalı olarak hat sanatıyla birlikte gelişmiş 13.yüzyıldan 19.yüzyıla değin egemen resim türü olarak hakimiyetini sürdürmüştür.

Türk-İslam dünyasında minyatür sanatının en eski bilinen örnekleri 8.yüzyıl da Uygur döneminden geldiği düşünülmektedir. Uygur başkenti Hoço’ da (Doğu Türkistan) ortaya çıkarılan Alman bilim adamı A.von Le Coq tarafından yayımlanan ve mani dinini betimleyen minyatürler 9 ve 10.yüzyıl Türk minyatür ve resim sanatı hakkında bilgi vermektedir. Bu minyatürlerde dikkatimizi insan tipleri, kompozisyon anlayışı çekmektedir. Bu özellikler daha sonraki dönemlerde Selçuklu dönemindeki minyatür sanatında da görülmektedir.

uygur

Uygur Dönemi Minyatürü (Hoço 9.10.yüzyıl)

İslam’da el yazmalarının sistemli bir şekilde yapımına 9.yüzyıl da Abbasi halifesi Memun döneminde antik kaynakların Arapça diline çevrilmesiyle başlamıştır.

11.-13.yüzyıl arasında Selçuklu dönemi minyatürlü yazmalar büyük çeşitlilik örnekleri gösterir. Bu dönemde yönetici kesimin sanata desteğiyle sanat ortamında resim de ağırlıklı olarak yer almaya başlamıştır. Artuklu döneminde kültürel etkinliğin yoğun olduğu dönemde hazırlanan resimli eserlerden biri Anadolulu hekim Dioskorides (MS.2.yy)’in Materia Medica adlı botanik ve zooloji kitabının 9.yüzyılda Süryanice ve Arapçaya çevrildiği bilinmektedir.

minya

Eserde 600’den fazla bitki 200’den fazla hayvan tasvirine ve insan figürlerine de yer verilmiştir. Kültürel zenginliğin yoğun olduğu 13. yüzyıl Konya’sında resimlendiği düşünülen Varka ve Gülşah mesnevisi ise; Selçuklu dönemi resim sanatının başyapıtıdır. Gazneli Sultan Mahmud’a sunulan eserin konusu Varka ve Gülşah arasında geçen aşkın hazin öyküsüdür. Bu eser içinde 71 resimle yatay ve dar olarak tasarlanmış film şeridi halinde gözler önüne serilmiştir. Benzerleri Kudabadad çinilerinde, minai teknikteki seramiklerde görülmektedir. Bilinen örnekler Anadolu resim sanatının ilk örneklerini oluşturmaktadır. Artuklu emirleri ve Konya’daki seçkin sınıfın desteğiyle 12.13.yüzyıllarda ortaya çıktığını göstermektedir.

varka

Varka ve Gülşah

11.yüzyıl sonrası Anadolu’nun Türklerin eline geçmesiyle önceleri Selçuklu emirleri koruyuculuğunda gelişen kitap sanatı Osmanlı padişahlarının koruyuculuğunda gelişmeye devam etmiştir. Osmanlı’ya başkentlik yapmış olan Bursa şehri kültürel anlamda büyük gelişme göstermiştir. Çeşitli bilginler Bursa’ya göç etmeye başlamışlardır. Osmanlı ile Timur arasındaki savaş sonucunda yenilen Osmanlı Devleti taht kavgalarıyla uğraşmak zorunda kalmıştır. Timur Bursa’daki bilginlerden ünlü Kuran bilimcisi İbn el – Cezeri, Molla Fenari ve Nakkaş Ali’yi Kütahya’ya getirtir, İbn el-Cezeri ve Nakkaş Ali ile birlikte 1403 yılında Anadolu’dan ayrılır. Timur’un Anadolu’dan ayrılışından sonra Osmanlı Devleti’ndeki taht kavgalarının galiba I.Mehmet olmuştur. Tarihçi Aşıkpaşazade’ye göre dönemin veziri Hacı İvaz Paşa diğer ülkelerdeki güzel sanatlarla uğraşanları Bursa’ya getirtmiştir. Tebriz’e götürülen Nakkaş Ali’de Bursa’ya bu dönemde geri dönmüştür. Şehirdeki imar faaliyetlerinde çeşitli süslemelerde yardımcı olmuştur. Süslemelerdeki tasarımı yapmaya başlamışlardır. Mehmed Mecnun, Hacı Ali b.Ahmed Tebrizi ve diğer Tebrizli ustalar tarafından tasarlanan bezemeler çiniye, sıva üzerine, mermere ve ahşaba aktarılması sağlanmıştır. Böylece bu zamana kadar Anadolu Türk mimarisinde görülmedik desen, renk ve teknikle Bursa cennet bahçesi yaratılmıştır. II.Mehmed (Fatih) döneminde İstanbul başkent ilan edilmiş, ve Topkapı sarayı inşa edilmiştir. Topkapı sarayında nakkaşhane oluşturulmuştur. Sultan II.Mehmet fetihten sonra çeşitli alanlarda yoğun faaliyetlerde bulunmuştur.İtalya’dan ünlü ressamları saraya davet ederek batılı krallar gibi portre ve madalyonlar hazırlattığı bilinmektedir.Gelen sanatçılar arasında en ünlüleri Gentile Bellini ve Constanzo de Ferrara’dır.

Gentile Bellini ‘’Fatih’in Portresi’’

Gentile Bellini ‘’Fatih’in Portresi’’

Aynı dönemde yerli sanatçılarda yetiştirmiştir. Bunlardan en çok bilineni Sinan Bey’dir. Sinan Bey’inde Fatih Sultan Mehmed’ in portresini resmettiği bilinmektedir. II.Beyazıt ve I.Selim(Yavuz) dönemindeki saray atölyesinde resimlendirilmiş eserlerin batı etkisi ile bağların kesildiğini ve doğu etkilerin önemsendiğini göstermektedir.II.Beyazıt döneminde doğudaki sınırların genişlemesi ve sanata verilen önemin artırılmasıyla resim sanatı ve diğer sanat alanlarında ilerleme hızlanarak devam etmiştir. Doğudaki sanatçıların saray atölyelerine katılımı sağlanarak atölyedeki sanatçı sayısı artırılmıştır. O yüzden II.Beyazıd döneminde hem Fatih dönemindeki Batı etkileri hem de Doğu’da Timurlu, Türkmen ve Memlük merkezlerinde gelişen kitap ressamlığı Osmanlı resim okulunu olumlu etkilemiştir. Hintli şair ve tarihçi Hüsrev-i Dehlevi’ nin (1253-1325) eseri Hamse’den minyatürler yapılmıştır. Bu eser 28 minyatürden oluşmaktadır.

Hüsrev-i Dehlevi (1253-1325) Hamse

Hüsrev-i Dehlevi (1253-1325) Hamse

I.Selim(Yavuz) döneminde doğu seferlerinden sonra saraya hizmet veren nakkaşlar topluluğu yapısında değişiklikler artarak devam etmiştir. Yavuz Sultan Selim’in getirdiği sanatçılar farklı gelenekleri temsil eden nakkaşlardan oluştuğu için Osmanlı resim tarzının doğmasına olanak sağlamıştır. Feridüddin Attar’ın Mantıku’t tayr’ ını, Ali Şir Nevai’ nin Divan’ını örnek gösterebiliriz.

Feridüddin Attar-Mantık’t Tayr

Feridüddin Attar-Mantık’t Tayr

Feridüddin Attar tarafından yazılmış bir mesnevidir. İçindeki sekiz minyatür karşılıklı sayfalar üzerine yapılmıştır. Edebiyatla ilgili yazılan yazma eserlerin çoğu Farsça klasik eserler ya da Ali Şir Nevai, Fuzuli gibi sanatçıların Türkçe yapıtlarının minyatürleşmiş kopyalarıdır. Bu minyatürler Doğudan gelen sanatçıların etkisinde ve öte yandan ise yerli nakkaşların kattıkları yerel etkiler ile ilginç bir sentez oluştururlar. Osmanlı minyatür sanatının en özgün dalını oluşturan tür, tarihi konulu minyatürlerdir. Osmanlı minyatürleri bu yüzden diğer İslam ülkelerinin minyatürlerinden farklılık gösterir. İran’da Timurlu, Hindistan’da Babürlü saraylarında tarihi konulardan çok hükümdarların yaşamlarını ele alan minyatürler yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde sarayda başlatılan tarih yazdırma geleneği Kanuni Sultan Süleyman döneminde kurumsallaştırılmıştır. Bunu yapmalarındaki amaç Osmanlı sülalesinin tarihi gücünü, soyluluğunu gelecek kuşaklara aktarmaktır. Bunun için tarihi yazmalar hazırlatmış ve minyatürletmiştir. Kanuni Sultan Süleyman döneminin ünlü şehnamecisi Fethullah Arifi(ö.1553) tarafından yazılmış eser olan Tarih-i Ali Osman döneminin ilk büyük tarihi yazma eseridir. Beş cilt olarak yazılıp minyatürleşmiş bu eserin beşinci cildinde Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatı anlatılır. Beşinci cilde Süleymanname ismini vermiştir. Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar bütün Osmanlı padişahlarının resmi törenlerini, yapmış olduğu seferlerini, gündelik yaşamlarını anlatır. Bu minyatürlerde yer alan ikonografik özellikler ve kompozisyon şemaları daha sonraki dönemlere öncülük etmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman Avda (Süleymanname)

Kanuni Sultan Süleyman Avda (Süleymanname)

Tarihi konulu yazma eserli minyatürlerden yapılan doğa gözlemi ve detaycı yapı kesitleri dikkat çekicidir. Bu sayede belgeleyicilik ve anlatım gerçekçiliği Osmanlı nakkaşçılarını ‘’Topografik Resim’’ denebilecek yeni bir türe yönelmelerine neden olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman dönemin de  gelişmiş olan haritacılıktan da kaynaklanmış olan bu tür Matrakçı Nasuh’un minyatürlerinde kendini gösterir.

Matrakçı Nasuh, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılmış olan Macaristan seferini, ünlü denizci Baybaros Hayreddin Paşa’nın Akdeniz seferini Süleymanname’de minyatürlemiştir. Toulon,Marsilya,Nice,Budapeşte gibi Balkan kentlerini harita gibi belgeler. Matrakçı Nasuh’un en önemli yapıtı olan Mecmua-i Menazil veya Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn ise Kanuni Sultan Süleyman’ın Irak Seferindeyken yaptığı minyatürdür. İstanbul’dan Bağdat’a ve Tebriz’e kadar yüzü aşkın kent, kasaba ve yörenin topografyasını en önemli anıtlarla resmetmiştir. Bu topografik görüntüler, yan yatmış yapıları, parlak renkli bitkileri, masmavi, pespembe tepeleri Osmanlı minyatüründe ilk figürsüz Manzara denemeleri olarak önem taşır.

menazil

Matrakçı Nasuh-Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn

Fatih Sultan Mehmet döneminde başlayan padişah portreciliğini bu dönemde ünlü nakkaş Nigari devam ettirmektedir. Asıl adı Reis Haydar’dır. Nigari minyatürlerinde renkleri türlü türlü kullanmada, yüz çizmede usta olduğu belirtilir. Galatalı olması nedeniyle gemicilerle tanışmış ve denizlere açılmıştır. Bu sayede Barbaros Hayrettin Paşa ile tanışıp onun yarım boy profilden portresini yapma fırsatı bulmuştur. Ayrıca Nigari Kanuni Sultan Süleyman’ın, II.Selim’ in ve Fransa Kralı I.Francis ve Kutsal Roma İmparatoru V.Charles’inde portrelerini yapmıştır.

Nigari-II.Selim Portresi

Nigari-II.Selim Portresi

Kanuni dönemi saray okulundaki sanatsal gelişim 16. Yüzyıl ikinci yarısında gerçek kimliğine kavuşmuştur. II.Selim ve III.Murat dönemi koruyuculuğunda gelişen kitap sanatı batı etkisinden arındırılmış. Osmanlı minyatürünü klasikleştiren ise; Nakkaş Osman ve okulu olmuştur. Nakkaş Osman ve ekibinin yapmış olduğu minyatürler, Kanuni dönemindeki Süleymanname’ de başlatılan kompozisyon şemalarının sürdürüldüğü görülmektedir. Kanuni dönemindeki Doğu okullarının etkisi olan yüzey bezemeciliği kaybolmuştur. Nakkaş Osman büyük bir kompozsiyon ustasıdır. Ayrıntılarla doldurulmamış, sade bir zemine yerleştirilmiş figürlerle olayları yalın ama gerçekçi bir biçimde anlatmaya çalışmışlardır. Güçlü Osmanlı ordusunun sefer sırasında gösteren minyatürlerde, askeri örgütler disiplinli bir şekilde minyatüre yerleştirilmiştir. Padişahın çevresine ve tepelere ordular paralel şekilde sıralanmıştır. Aynı yaklaşımla Seyyid Lokman’ın iki ciltlik eseri Hünername’ nin minyatürlerinde de dikkati çeker.

Nakkaş Osman-Hünername

Nakkaş Osman-Hünername

Hünername’nin yazarı Seyyid Lokman’dır. Bu minyatür iki cilt halinde yazılmıştır. İlk cildinde Osman Gazi’den başlayarak Yavuz dönemine kadar olan padişahların özellikleri anlatılmıştır. Nakkaş Osman ile birlikte çalışan Seyyid Lokman padişahlarını portreleri hakkında araştırma yapmışlardır. Eksik olan portreleri Avrupadan getirtmişlerdir. Bunlarla elinde olan portreleri karşılaştırıp en uygun olanı resmetmişlerdir. Nakkaş Osman tarafından hazırlanan bu portreler Osmanlı portre sanatına yüzyıllar boyunca örnek olmuştur. İkinci ciltse ise; Kanuni Sultan Süleyman’ın hünerleri adaleti, kazandığı zafeleri, devrin önemli olaylarını ve Zigetvar seferinde ölümü anlatılır.

Nakkaş Osman ve Şehnameci Seyyid Lokman’ın işbirliği ile zenginleşen Türk minyatür sanatı 16. Yüzyl sonunda Nakkaş Hasan ve Şahnameci Talikizade’nin işbirliği ile sürer. III.Mehmet döneminin anlatıldığı Eğri Fetihnamesinde, Eğri kalesinin fethini ve Haçova savaşını konu alan yazar bizzat yaşadığı olayları anlatır. Nakkaş Hasan’ın üslubu saray nakkaşhanelerinde resimlenen eserlerin tümüne hakimdi. Nakkaş Hasan Osmanlı kitap tasvirciliğine yeniden tazelik ve güçlülük kazandırmıştır. Konuları edebiyat ve tarih olan 20 kadar eserde yer alır. Turuncu, şarap kırmızısı, sarı, firuze, yeşil renklerle, özellikle iç mekan zemininde kullanılan kızıl kahverengi, toplu kalın ve kısa boyunlu,tombul yanaklı, siyah kalın kaşlı ve sakallı figürleri, basit doğa çizimleri Nakkaş Hasan’ın tasvirinin özelliğidir. Önemli eserleri arasında; Siyer-i Nebi, Surname yer almaktadır.

Nakkaş Hasan-Eğri Fetihnamesi

Nakkaş Hasan-Eğri Fetihnamesi

KAYNAKÇA

 

TANINDI,Zeren,Türk Minyatür Sanatı,İstanbul,1979

RENDA,GürselMinyatür,İstanbuli2008

İNAL,Güner Türk Minyatür Sanatı,(Başlangıcından Osmanlılar’a Kadar),Ankara,1995

MAHİR,F.Banu,Osmanlı Minyatür Sanatı,İstanbul,2005

 

Sanat Tarihçisi

Yunus Akalın

 

 

 

 

 

 

You may also like...

Your email will not be published. Name and Email fields are required