Sanat Tarihi Açısından Ölümcül Makineler Filmi

7 Aralık 2018 tarihinde vizyona giren Ölümcül Makineler filmi, Oscar ödüllü görsel efektler sanatçısı Christian Rivers’ın (King Kong) yönettiği, şaşırtıcı, yeni epik macera. Rivers’a Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi üçlemelerinin Oscar ödüllü yapımcıları Peter Jackson, Fran Walsh ve senaryoyu yazan Philippa Boyens da katılıyor. Universal ve MRC uyarlaması olan film, 2001 yılında Scholastic tarafından yayımlanan Phili Reeve’in ödüllü kitap serisinden
uyarlanmıştır.

Filmin yapımcıları Zane Weiner (Hobbit üçlemesi), Amanda Walker (Hobbit üçlemesi) ve Deborah Forte (Goosebumps) ile Walsh ve Jackson. Ken Kamins (Hobbit üçlemesi) Boyens’a baş yapımcısı olarak katılmaktadır.

Ölümcül Makineler filminde dikkat çeken önemli olaylardan birisi medeniyetlerin bir felaketle yok oluşundan binlerce yıl sonra, insanlık uyum sağlamış ve yeni bir yaşam biçimi geliştirmiştir. Bu kurgu bize adına onlarca makale yazılan ve sempozyumlar düzenlenen, hatta gizemini hala koruyan Nuh tufanının bir anımsatması olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni sürece uyum sağlayan insanlar ise daha ileri bir teknoloji ile fütürist akımın vizyonu ışığında yeryüzünde ilerleyen/dolaşan devasa şehirler vücuda getirmişlerdir. Bu şehirler geçmişe atıf yaparak diğer küçük şehirleri acımasızca yağmalamaktadır.  Bu yağmalama olayı tarihte birçok kez karşımıza çıkmaktadır. Burada ise bunun bir üst seviyede izleyicilere sunulduğunu görmekteyiz.

Filmin kitaptan çevrilmiş olması ve kurgusu ise bizlere “Geleceğin Fiziği” adlı kitapta okuyuculara sunulan ve teknolojinin büyük bir felakete neden olarak yeni bir tufan meydana getirerek insanların sıfırdan hayata başlayacağı cümlelerini zihnimizde çağrıştırmış belkide böyle bir olayın gerçekleşmesi içten bile olmayacaktır.

Filmde verilen en güçlü, en büyük ve adeta yürüyen bir sanat eseri olan şehir ise Londra şehri olması dikkat çekicidir. Bugün müzelerinde Mısır, Anadolu, Akdeniz Çevresi, Irak, Mezapotamya Şehirlerinden götürdükleri eserleri sergileyen İngiltere, filmde de yine aynı rolü üstlenmiş gibi görünmektedir.  Yürüyen şehirlerinde kurmuş oldukları müzelerde yine farklı medeniyetlerin eserleri görülmektedir.

Yürüyen şehrin ön tarafına yerleştirilmiş olan iki devasal büyük aslan figürü gücün bir simgesi olup tıpkı Mısır Tapınak girişlerinde, Asur ve Babil şehirlerinin girişlerinde, Hitit şehirlerinin girişlerinde hatta Göbeklitepe girişinde karşımıza çıkan aslanlar ile aynı duygu ve simgeyi paylaşmakta Londra’nın gücünü vurgulamaktadır. Bir güç gösteri şeklinde ele alının şehrin içinde ise yaşadığımız dönemden kalan herşeyin sanatsal bir eser olarak vurgulanması ise dikkate şayandır. Sanata önem veren bir içerikle karşımıza çıkan filmin oyuncularında ise Arkeologların yer alması belkide gelecekteki yeri konusunda vurgu yaptığını (en azından Avrupa Kıtası için) söyleyebiliriz.

Günümüzde kalan ve sanatsal bir değer olarak sergilenen bir çok eser arasında ekmek kızartma makinesinin yer alması, bununla beraber Minion’ların Amerikan Sanatı olarak gösterilerek sergilenmesi ise gözden kaçmayan detaylar arasındadır.

Yürüyen şehrin en üst bölümüne yerleştirilen kilise ise hem konumu bakımından hem de sembolik anlam açısından önem arz etmektedir. Kubbeli bazilikal plan şemasında ele alının kilisenin bir güç deneyi yeri olarak kullanılması ve en üstte yer alarak Hristiyanlığın hegomanyasında bir yaşam tarzının belirlenmiş olduğunu görmekteyiz.  Dinin ve kilisenin önemli bir güç olarak ele alındığı filmin son sahnesinde karşımıza çıkan savaş bölümünde üstün gücü elinde bulunduran kilisenin kubbesinin açılmasıyla birlikte elektronik bir silahın karşı tarafa büyük zarar vermesi gücün bir yansımasıdır. Ancak tıpkı Gotik dönemden Rönesans’a geçişte olduğu gibi burada da kilisenin bir mağlubiyeti şeklinde verilmesi ise düşündürücü bir etmen olduğu görüşündeyiz.

Burada önemli olan ve bize kaynak teşkil edecek en önemli unsurlardan birisi ise yukarıda değindiğimiz gibi dinin en çok hakim olduğu gotik dönemden, yeniden doğuş anlamına gelen Rönesans’a geçmek ve yeni bir yaşama, ekonomiye ve sanata adım atmak şeklinde düşünebiliriz.

Eğer sizinde filmle ilgili farklı yorum ve düşünceleriniz, eklemek istedikleriniz varsa lütfen yorum bölümüne yazınız.

 

About

You may also like...

Your email will not be published. Name and Email fields are required