Ahlât Taş Ocakları
Taş ocakları Ahlat’ın kuzeybatı tarafındaki Güvercinlik, Kuru çay, Karhane,Orta Kira, Yassıtepe, Uzun yol, Kelle bulak, Kafir Kalesi, Malhankira, Uludere (Sor Köyü), Sütey Yaylası, Değirmen çalı mevkilerinde bulunmaktadır .Verimli taş ocaklarının derinliği 1-10 m. arasında değişmektedir. Kınalı Koç Köyü’ndeki taş bloklarının boyu 20-30 m’yi bulmaktadır.
AHLÂT TAŞ OCAĞINDA TAŞ ÇIKARMA TEKNİĞİ
Yukarıda özelliği ve mevkileri verilen taşlar ^ yüzeyden yaklaşık 0,5-1 m. kadar toprak altında bulunmaktadır. Ahlatlı taş ustaları doğal andezit tüfünü çıkarmak için üç esas evrede taşlan çıkarıp işlemektedirler
Birinci Evre: Verimli Taş Ocağının Tespiti ve Üstündeki Toprakların Kaldırılması:
İlk önce taş ocağının yeri tespit edilmektedir. Bu tespitte kullanılan metod ise klasik yöntemdir. Herhangi bir sondaj veya ölçüm yapılmamaktadır. Daha önceki dönemlerde (Selçuklu, İlhanlı, Osmanlı) kullanılan taş ocakları tercih edilmektedir. Çünkü önceki dönemlerde ocak halinde taş alınmamış, ihtiyaca göre bir kaç ta ş çıkarma şeklinde yapılmıştır. Günümüzde bu taş yataklarından yararlanılmaktadır
Toprağın kaldırılmasında da yine klasik metod kullanılmaktadır. 3-5 m. genişliğinde bir yer açılıp taşlar çıkartılmaktadır. Yüzeyin fazla açılmamasının nedeni ise taşın hava ile temas etmesini önlemek içindir
İkinci Evre: Taşın Ocaktan Çıkartılması:
Ahlat taşı, Süphan Dağı’nın lavlarının ani şekilde soğuması sonucu oluştuğundan kalıp kalıptır. Çünkü lavlar katman katman akmıştır. Kalıplarının m3 değişmektedir. 5 m3 ten 20-30 m3e kadar değişebilmektedir. Ustalar kalıp taşları istedikleri ebatlarda teline ve tel baskısı damarlarına göre bölerek kullanımahazır hale getirmektedirler
Taş ustaları taşın yatay damarlarına teline, düşey damarlarına ise tel baskısı adını vermektedirler.Ocaklardaki taş katmanlarından üstteki silis miktarı bol olan taş yatakları kullanılmaktadır. Daha sonra gelen taş katmanlar ise kullanılmamaktadır. Çünkü aranan özellikler bu katmanda bulunmamaktadır
Taş ocaklarında çeşitli renkteki taşlar bir arada bulunabilmektedir. Siyah taşların yanında kırımızı ve gri taşlar olabilmektedir .Günümüzden önceki dönemlerde (Selçuklu ve Osmanlı) taş katmanının yaklaşık 1 m’ye varan en üst kısımları kullanılmıştır. Kalıp kalıp olan taşları ustalar bir araya gelerek üç beş manivela yardımıyla çıkartılmaktadır. Kalıp taşlar diğerlerinden ayrıldıktan sonra taş çivisiyle parçalanır. İstenilen ebatlar gönye ve metreyle tespit edildikten sonra kıran ile düzeltilmektedir. Bir taş ustası günde 25 taş düzeltebilmektedir. Süsleme ise murç denilen aletle yapılmaktadır
Ortakira taş ocağında ise modem aletlerle taş çıkartılmaktadır. Taşlar, özel tasarlanılan makinalarla taş çıkartılmaktadır. Taş katmanının üzerinde yer alan 1 m’ye varan toprağın büyük bölümünü dozerle kaldırmaktadır. Tamamını kaldırmamasının sebebi ise; önceleri toprağın tamamını kaldırmış ve taş sertleştiği için kesememiştir.
Bunun üzerine üstte bir miktar toprak bırakarak taş çıkartmaktadır. Seyyar raylar üzerinde çalışan makinelerden biri en ve boy ölçülerine göre taşı kesmekte, diğeri ise alttan istenilen kalınlıkta taşları kesmektedir. Daha sonra taşların yüzeyleri zımparalanmaktadır. Diğer bir makine ile köşeleripahlanmaktadır. Bu taş ocağından günde 500 ton taş çıkartılmaktadır
Usta, taş çıkartma esnasında iki adet seramik fırını ve bir adet de taş çivisi bulmuştur. Fırınlardan çıkan malzemeye göre Urartu dönemi olması muhtemeldir. Fırın, Ahlat taş ocağı içine açılmış, taş yatağı fırın olarak kullanılmıştır. Taş çivisinin ise hem bulunduğu katman hem de yanında taşın kalıp kalıp olarak çıkartılan izlerden dolayı Selçuklu veya Osmanlı olması gerekmektedir. Çivinin boyu 14 cm, üst kalınlığı 12 cm, ağırlığı 600 gr.dır
Taş ustaları, eski dönemde kalıp kalıpçıkartılan taş yöntemini çözemediklerini belirtmektedirler. Şöyle ki; istenilen bir mezar taşı ise pasta keser gibi ölçülerine göre kesilip çıkartılmaktadır. Kalan izlerden köşelerin 90 derece olması o dönemin taş çıkartma yönteminin ileri bir düzeyde olduğu göstermektedir.
Üçüncü Evre: Taşın işlenmesi;
Çıkartılan taşlar işlenirken yontu aletine göre isimlendirilmektedir. Önce istenilen ebatlarda metre ve gönye ile ayarlandıktan sonra fazlalıklar çizilerek sıranla ayrılmaktadır
Kaba Yontusu: Kıran denilen aletle yapılmaktadır.
Temiz Kıran Yontusu: Bu da kıranla yapılmakta olup ince işçilik isteyen bir yontudur
Tarak Yontusu: Taşın yüzeylerine tarak çekilerek süsleme yapılacak hale getirilmektedir
Daha sonra taş yüzeyinde işleme yapılacaksa murç denilen aletle yapılmaktadır. Taşın yüzeyine yapılan işlemeler inşa alanında yapılmaktadır. Ahlat Yarım Kümbet buna bir örnektir
AHLÂT TAŞININ KULLANIM ALANLARI VE ÖZELLİKLERİ
Ahlat taşını tespit edebildiğimiz kadarıyla, XI. yüzyıldan günümüze kadar kullanılmıştır. Günümüzde de hem bölgede kullanılmakta hem de Anadolu’nun birçok bölgesine gönderilmektedir. Tadilatı yapılan Başbakanlık binasında bu taşlardan kullanılmaktadır.
Ahlât taşının bir çok rengi mevcuttur. Siyah, kül, sarı, kırmızı, açık san, beyaz, gri, gibi. Beyaz taş kaynak itibariyle az bulunmaktadır. Bunun için kitabe taşı veya cepheleri renklendirmek için kullanılmaktadır. Çeşitli renkte olması cephe süslemesinde bolca kullanmasına neden olmuştur.
Taş yapısı itibariyle volkanik olduğundan hafiftir. Hafifliğine karşın çok dayanıklıdır. Öyle ki oksijen kaynağı taşı eritememektedir. Bu özelliklerinden dolayı yapıların her tarafında kullanılmaktadır. Kubbe ve kubbeye geçiş elemanlarında rahatlıkla kullanılmaktadır. Ahlat Kadı Mahmut Camiinde ve Ahlat’taki türbelerde olduğu gibi. Dayanıklılık süresi yüzyıllardır. Ahlat Meydanlık Mezarlığı’ndaki mezarlar 900 yıldan beri sapasağlam ayaktadır.
Süslemeye elverişlidir. Taş üzerinde, ahşaba nasıl desen ve şekil veriliyorsa, Ahlat taşına da aynı şekilde şekil verilebilmektedir. Hatta Uzmanlar, Ahlat taşının ağaç doğramaktan daha kolay olduğunu söylemektedir.Taş yatağında kalıp kalıp olması çıkartılmasında büyük kolaylıklar sağlamaktadır.
Gece ile gündüz ve mevsimler arasında meydana gelen sıcaklık değişiminden çok az etkilenmektedir. Taş içinde mevcut olan bir miktar suyun ve oksijenin uçması ve boşluktaki eriyiklerin aşağı süzülerek kristalize olmasından sonra taş biraz sertleşmektedir.
Bu saydığımız olumlu özelliklerinden sonra tek olumsuz tarafı rutubetli ortamda içine su emmesidir. Taşta nem sorunu olduğu zaman malzemeler içinde bulunan tuzlar hareketlenmekte ve taş üzerinde beyaz çiçeklenmeler, kabuklaşma, oyuklar ve yeşil yosun tutmaya başlamaktadır. Yosunlar taş yüzeyini soldurmakla birlikte yüzeyde gözeneklenme meydana getirmektedir. Ahlat’taki evlerde ve yanından su geçen tarihi eserlerde yosunlaşma görülmektedir.
Van gölü çevresinin Müslüman Türkler tarafından fethedilmesinden sonra Ahlat XIII. yüzyılda “Kubbet’ül-İslam” ünvanı almıştır. Nüfusunun 300 bin olduğunu tarihçiler belirtmektedir. Dünyanın en büyük mezarlığına sahiptir. Yine Anadolu’nun nadide eserleri bulunmaktadır. Birçok eser, dönem içindeki yerini göstermesi açısından önemlidir.
Üç metreyi bulan mezar şahideleri ve sandukalarındaki süslemeleri ile Türk-İslam sanatında önemli bir yer tutmaktadır. Mimarisi ve sosyal yapısı ile önemli bir merkez olanAhlat’ın bu güzelliklerinde taşının da önemli bir katkısı bulunmaktadır. Çünkü yapılarda ve mezar taşlarındaki süslemeler, kabartmalar ve kitabelerin günümüze kadar sağlam gelmesini sağlayan Ahlat taşıdır.
Taşınması ve işlenmesi kolay aynı zamanda da dayanıklı bir yapıya sahiptir. Ayrıca Van Köse Hüsrev Paşa Külliyesi,Kaya Çelebi Camii, Gevaş Selçuklu Mezarlığı ve Halime Hatun Kümbeti’nde kullanılan taşlar Ahlat taşıdır. Günümüzde ise, Anadolu’nun her tarafına gönderilmekte olup Eski Başbakanlık binasının tamiratında da Ahlat taşı kullanılmıştır.
Ahlât taş ocakları günümüzde de faal olarak kullanılmaktadır. Jeologlar ocaklardan çıkacak taşların yıllarca yeteceğini belirtmektedir.