Manakeldi Kervansarayına plan olarak en çok benzeyen yapıdır. Bu bakımdan tarihlendirmelerde bir yakınlık söz konusudur. Pugaçenkova Daye Hatun, Akçakale, Ode-Mergue, El-Asker, Dehistan ve Harezm bölgesi kervansaraylarını 11-12.yy’a tarihlendirip, kimler tarafından yaptırıldığı hakkında bilgi vermektedir.
Yapı her yönüyle Türk İslam Sanatında büyük bir öneme sahiptir. Böyle yapıların devlet eliyle yaptırılmış olması muhtemeldir. Bu noktadan hareketle Pugaçenkova yapının 11.yy’da Sultan Sencer’in emriyle sarayda görevli birinin nezaretinde yaptırılmış olduğunu ileri sürmektedir.
Amu Derya kıyısında ve Amu Harzem arasındaki eski yolda bulunan yapı, kare bir alan üzerine kurulmuştur. Avlulu dört eyvanlı plan şemasını yansıtmaktadır. Beden duvarlarında dayanak kuleleri ile desteklenmiştir.
Yapının kuzeybatı köşesi ve batı eyvanın arkasındaki bölümler, Ribat-ı Şerif’teki sekizgen planlı ikinci avluda yer alan bölümle benzerlik gösterir. Tuğla tekniği ve örgüsü ile Talhatan Baba Camii ile benzerliğinden dolayı 11.yy sonlarına tarihlendirmek mümkündür.
Kare alan üzerindeki kervansarayın beden duvarlarını destekleyen kulelerden üçünün içi boş, biri ise doludur. Taç kapının olduğu cephede iki yanda dört tane nişe yer verilmiştir. Bu uygulama Manakeldi ve Ribat-ı Melik’i hatırlatmaktadır. Cephede aynı zamanda tuğlaların farklı dizimi ile de süsleme gerçekleştirilmiştir.
Taç kapının sağ ve sol taraflarında iki kule yer alır. İç mekân örtülerinin tonoz ve kubbe olduğu ifade edilmektedir.
Yapı, tuğla malzeme ile inşa edilmiş olup, çölde seyahat edenler için hayati bir önem taşımaktadır.
Kervansarayın yerinde önceden kaynaklarda ifade edildiğine göre, Müslüman Arapların Tahiriye Ribatı bulunmaktadır. Bu yapı muhakkak ki askeri bir görev üstlenmiştir.
Daye Hatun Kervansarayı yapılırken, Tahiriye Ribatı’nın kerpiç duvarları yıkılmış ve yerine tuğla kullanılmıştır. Burada kullanılan tuğlaların, develer ile Merv’den getirildiği kabul edilmektedir. Halk arasındaki bir efsaneye göre ise, tuğlalar elden ele taşınarak getirilmiştir.
Yapı, Güney Horasan’daki Ribat-ı Şerif ile iç detayları bakımından ise Manakeldi Kervansarayı ile büyük benzerlik içindedir.
Mimari ve süslemedeki detaylar ile de Ribat-ı Melik ve Akçakale kervansarayları ile göz ardı edilemez benzerlik söz konusudur.
Birbirinden oldukça uzak mesafelerde bulunan bu kervansaraylarda ki plan ve mimari süslemedeki benzerlikler, bozkırdaki Türk toplumunun kültür ve zevk birlikteliğini gösterir. Pugaçenkova bu benzerliği Horasan’daki mimari ekole bağlar. Bu iddiasını Kuzey Horasan’da, Merv ve Serahs’ta bulunan mimar ve ustalar cemiyetine bağlar.
Pugaçenkova’nın bu iddiası, şöyle bir çıkarım yapmaya olanak sağlamaktadır. Böyle bir cemiyetin kontrol imar faaliyetlerinde çalışması muhakkak ki, devletin otoritesine bağlıdır. Çünkü birbirinden oldukça uzak bu yapıların inşa edilmesi için çalışma gücü malzeme ve finansman, devlet eliyle karşılanması bir zorunluluktur.
Bunun sağlanmasıyla da Orta Asya’da 11-13.yy’larda bir birleri ile benzerlikleri dikkat çeken birçok eser inşa edilmiştir.
Plan ve mimarideki olgun anlayış, yapının belki de döneminin en büyük mimarı olan birine yaptırıldığını gösterir.
Taç kapının iki yanındaki kuleler ile giriş arasındaki üç geniş, iki dar pano yer alır. Geniş olanlarda Dört Halife ismi sonsuzluk prensibinde, dar olanlarda tuğlaların farklı dizimi ile süsleme mevcuttur.
Taç kapının 15.yy’da değişikliğe uğradığı kabul edilmektedir. İç mekânda avlunun etrafı revaklarla çevrilidir. Avlu zemini kesme taş döşemelidir. Döşemede ki malzemenin çam ağaçları şeklinde yerleştirilmiş olması, güdülen estetik kaygının derecesini göstermektedir. Aynı zenginlik hemen her türünün kullanıldığı tonozlarda da görülür.