Sanat Tarihçisi Merve Melda Engin Sanatın Yolculuğu için ”İSTANBUL FATİH SEMTİ HORHOR CADDESİ ÜZERİNDE YER ALAN TARİHİ ESERLER” yazısını yazdı.Kendisine teşekkür eder,yazısını okumanızı tavsiye ederiz…
HİNDULAR (HİNDİLER) TEKKESİ
Hindular (Hindiler) Tekkesi Gureba Hüseyin Ağa Mahallesi’nde, Horhor Caddesi üzerinde 895 ada, 12 parselde; Fatih Sultan Mehmed döneminde, Buharalı Hoca İshak Efendi için tesis edilmiştir. Nakşi ve Kadiri tekkesinden günümüze, ahşap harap şeyh meşrutası ile bahçesindeki kabirler ve taşları ulaşabilmiştir. Tevhidhâne ve türbe 1930’lu yıllarda yıktırılmıştır. Tuğla örgülü mescidin mihrab duvarı halen mevcuttur. Mescid ilk döneminden ayrı olarak miladi 1197/1783 tarihinde, Halil Hamid Paşa tarafından yeniden yaptırılmıştır. Tekkenin ilk mescidi ile ilgili olarak, Avusturyalı tarihçi Hammer, Hindîler Tekkesi’ndeki mescidin, Fatih Sultan Mehmed (1451-1481) tarafından, îshak Buharî Hindî adındaki Nakşibendî dervişinin arzusu üzerine inşa ettirildiğini kaydeder. Tekkenin varlığına değinen en eski tarihli kaynak da hicri 888/ miladi 1453’te kaleme alınmış olan Otman Baba Vilâyetnamesi’dir: “Murad Hamamı’nın ardında Hindistanîler Tekyesi var idi” diye kayıt düşülmüştür.
KİREMİTÇİBAŞI CAMİ (KIRMIZI MİNARE)
Kiremitçibaşı Camii Horhor Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Hicri; 927/miladi 1521 tarihli vakfiyesine göre caminin banisi, Fatih Sultan Mehmed’in Kiremitçibaşısı Pir Mehmed bin İlyas’tır. Hadîka’ya göre, Pir Mehmed b. İlyas’ın kabri, Bursa’dadır. Oğlu Sinan Bey’in kabri ise caminin ihata duvarları önündedir. Fatih devri ibadethanelerinden biri olan ve hicri 1130/ miladi 1718 tarihinde, Unkapanı yangınında tahrip olan yapı Halil Ağa isimli bir hayır sahibi tarafından yeniden yaptırılmış ve minber koydurularak, Cuma namazı kılınmaya başlanılmıştır. Dikdörtgen planlı, kırma çatılı ve kâgir camii, 1965 yılında mahalle halkı tarafından ciddi bir tamir görerek caddeye doğru büyütülmüş, minaresi haricinde yapının bütününde dönemin özellikleri büyük ölçüde değiştirilmiştir. Sırlı kırmızı tuğla ile inşa edilmiş olan minarenin bu özelliğinden dolayı ibadethaneye halk arasında Kırmızı Minare Camii adı söylene gelmiştir. 18 yüzyıl özellikleri taşıyan şerefesi, ilk devir özellikleri taşıyan kulahının biçimi ile minare orijinalliğini korumuş olan nadir İstanbul minarelerindendir.
Günümüzde tamamen yenilenerek orijinalliği bozulmuş bulunan Kırmızı Minare Mescidi ya da diğer adı ile Kiremitçibaşı Camii görülmektedir. 1970’li yıllar (Süleyman Faruk Göncüoğlu Arşivi)
HORHOR ÇEŞMESİ
Horhor Çeşmesi (Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi) Halen mevcut ve İstanbul’un en önemli beş çeşmesinden biridir. Muhtemelen Bizans menşeli bu akar çeşme, Osmanlı döneminde gerekli itibarı görerek, Kanuni Sultan Süleyman Vakfı’na dâhil edilmiştir. Fatih devri eserleri arasında ve Saraçhane’yi Aksaray’a bağlayan kadim Horhor Caddesi eteğinde, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a ihya ettirilen Kırkçeşme su şebekesinin, şehir içindeki en önemli kubbesi, yan tarafında bir akarcası ve iki köşesinde iki açık pencereli kulesi ile muazzam bir su tesisidir. Muazzam taş eserin kulelerinden hor hor (dehlizlerden gürce akan) su sesleri işitilirdi. Taşçılık şaheseri olan bu su tesisi yeniçeri (?) ortasının adeta imtiyaz ve kazanç kapısıdır. Burası Yeniçerilerce (sakalarca) tam bir bölük gelir kapısı halinde, Vaka-yı Hayriye’ye kadar kullanılmış kutsal bir mahaldir. Aksaray’daki yeniçeri zorbalık merkezi dense mübalağa etmiş olunmaz. Önünde bekleyen yeniçerilerden korkula korkula bahşiş karşılığında su alınabilirdi. Zira duvara kazınmış üç servi ağaç motifi bedava su temin edilemeyeceğini anlatmaya yetiyordu. Sünbül Efendi Hankâhı Şeyhi Kutbeddin Efendi’nin bu çeşmede başından geçen olay, Fındıklı Süleyman Efendi’nin Mür’it Tevarihi’ne söyle geçmiştir:
“Kutbüddin dahi Hal’i Şebabından berü izhar-ı keramata cüret eder merd-i ber- muraddır. Hatta Hal-i Şebabında Horhor nam çeşmeden su talebinde oldukta bir at sakkası kovasını doldurur imiş. Mani‛ oldun deyu sakka şabb-ı mumaileyhe bir sille vurdukta Müşarünileyh sükut edüp, Tahriki femm dahi etmez. Akabinde at, sakkaya bir çifte vurup sakanın helak olduğunu görüp, pederi merhuma anlattığında “niçin bir kerre Tazallüm yahud Ah itmedin. Zira sabr-u inkisar Hasmı böyle helak eder; Amma Ah dahi bu tesiri Kat‘ ederdi dedi.”
Orta Sakalar’ın devamlı su çektiği çeşme günümüzde tüm ihtişamı ile ayakta durmaktadır. Halen çeşme üzerinde sert cisimle kazıma suretiyle yazılmış saka isimleri mevcudiyetini korumaktadır.
Horhor Çeşmesi bitişiği, bugün de geçerli olmak üzere Başçı Mahmud Vakfı’ndan olup, varlığı Fatih devrine kadar uzanmaktadır. Çeşmenin muazzam haznesi sırtını, Hinduler Tekkesi bahçesine ahşap derviş hücrelerine vermiştir. Çeşmenin önü ve güneyi Aksaray Meydanı’na bakmaktadır. Likus Deresi ve Şehzade ve Bayezid’ den gelen tüm suların birleşerek, tonoz içinden Marmara’ya aktığı kavşak burasıydı. 150 sene öncesi kayıtlarda, iki tahta köprüden bahsedilmektedir. Aksaray’da varlığı kesin olan tahta köprülerin yerini tayin bizim için güçtür. Su ve çeşme hizmetlerini gösteren listeler Horhor hizmetinden yani çeşme hizmetinden ayrıdır. Aksaray’da Ekşi Karadut bölgesine künklerle su suyun taşınarak hizmet verildiğinden bahsedilirken, Semt-i Laleli eteklerine, yani şimdi hiç izi bulunmayan Alem Bey Camii’ne de bu hizmetin Horhor Çeşmesi’nden sağlandığı ifade edilmektedir
Hindular (Hindiler) Tekkesi bitişiğinde yer alan tarihi Horhor Çeşmesi (Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi) (Süleyman Faruk Göncüoğlu Arşivi)
Merve Melda Engin
Devamı Gelecek