Doğuran Doğanın Simgesi Ağaç

A ğ a ç , A s y a tasarımlarında, Mazda ve Zerdüşt mitolojisinde, önsüz-sonsuz olarak algılanan ve canlı varlık türlerinin oluşumuna katılan “kurucu ilke”dir.
Ötesinde, Asya varolup ve türeme tasarımlarýnda,genellikle “ana” kimi kez hem“ana” hem de“baba”olarak algılanan, tanrısal yaratma gücünün somut biçimi olduğuna inanılan “bitki-ata” ya da Asya mitolojilerinde , dünyanın merkezinde yükseldiğine inanılan yeraltı, yeryüzü ve gökyüzünü birbirine bağladığı kabul edilen “direk-köprü” olarak algılanır.

Yaşam ağacı Altay Mitolojilerinde “doğurmayan doğa” olanaksızlık “doğuran doğa” ise olanıklılıktır. Bu türden tasarımlarda ağaç, doğuran doğayı simgeler. Bir
söylenceye göre tanrı Ülgen yeri yarattıktan sonra yeryüzünde yedi erkek ve yedi ağaç yaratır. Ardından da May-Tere adında sekizinci bir  adamı ve Altın Dağı üzerinde O’nun ağacını yaratır.

Yedi erkekle yedi ağacı kendi hallerine bırakır: Aradan yedi yıl geçer. Tanrı Ülgen gelip kontrol eder: Ağaçların her biri yedişer dal sürmesi-ne karşın, insanlarıın sayısının artmadığı görür.  MayTere’ye bunun nedenini sorar; o daüreme yeteneklerinin olmadığını söyler. Bunun üzerine Tanrı Ülgen, bu insanların yönetimini May-tere’ye bırakır. Görevi alan May-tere, evi olduğuna inanılan Altın Dağı’ndan aşağı iner ve “doğuran bir doğa” yaratmak amacıyla erkeğin “karşıtını yani kadını” varlaştırma işine girişir. Üç günde onun beden ve beden organları yaratır ancak ruhu veremez.

Durumu görüşmek üzere Tanrı Ülgen’e gider. Köpeğide beki olarak bırakır. Olanları kollamakta olan yeraltı tanrısı Erlik, May-Tere’nin yokluğunu fırsat bilerek köpeğe rüşvet verir ve kadını güdümünü alır. yedi tonlu flütle burun deliklerine üfleyerek, dokuz telli çalgıyla kulaklarına çalarak kadına ruh ve akıl verir. Bölece kadının yedi çeşit huyu ve dokuz çeşit ruh hali ortaya çıkar.

 

Geri dönen May-Tere, köpeğe, bunu niçin yaptığını sorar: O da Erlik’in, yazın sıcaktan, kışın soğuktan  etkilenmeyen bir post verdiğini söyler.

Bir diğer söylence, AkGenç söylencesi; doğuran, doğal olarak değişen ve dönüşen doğayla ağacın özdeşleştiğini bize anımsatır. Söylenceye göre Yer’in göbeğinde bir Ak-Genç (Ýlk Adam) vardır. Canı sıkılan Ak-Genç
dolaşmaya çıkar. Doğu yönünde ilerlediğinde, Güneşin aydınlattığı geniş bir düzlük üzerinde büyük bir
tepe, tepenin zirvesinde de büyük bir ağaç olduğunu görür. Ağacın tepesi, büyük tanrı Urun-AyToyon’un yaşadığı göğün yedinci katın, kökleriysel yer altı  , derinliklerine uzanmaktadır; yaprakları, gök sakinleriyle sohbet
halindedir.

Yalnızlığından sıkılan  AkGenç, “Yaşam ağacı” olarak agıladığı bu ağaca yaklaşarak  kendisine bir “ortak” ister. AkGenç’in isteği üzerine ağacın yaprakları hışıdarmaya başlar; derken, Ak-Genç’in üzerine “süt”
þeklinde bir yağmur yağar ve ağacın köklerinden, yarı beline kadar çıplak bir kadın ortaya çıkar.
Kabaran/büyüyen göðüslerinden Ak-Genç’e gençlik sütü sunar; AkGenç’in gücü yüz kat artar. Yakut mitolojisinde Er Sogotoh (Yalnýz Adam), Ak-Genç’in yerini doldurur: söylenceye göre Er Sogotoh’un evi, geniş bir düzlüğün
ortasındadır. Burada bir “yaşam ağacı” vardır; kökleri ölüler âlemine, tepesi gökkatlarına uzanmaktadır. Köklerinden köpürerek yüzeye çıkan “yaşam suyu”ndan içen hayvanlar ve insanlar gençliklerini yeniden
kazanmaktadır.

 

Yine Oğuz Destanı’nda Oğuz Kağan’ın Gök, Dağ ve Deniz adlı çocuklarının doğduğu ikinci evliliği, kimi anlatımlarda her iki evliliği ağaçla ilgilidir. Söylenceye göre Oğuz Kağan, bir gün ava çıkar; bir gölün kenarýnda bir ağaç görür. Ağacýn kovuğunda bir kız vardır; yalnız oturmaktadır. Oğuz Kağan onu görünce aklı gider; yüreğine ateş düşer; onu sever ve alır.

 

Ağaçtan türemeyle ilgili efsanelerin en önemlisi, Uygur türeyiş efsanesidir: Söylenceye göre, Tugla ve Selenge nehirlerinin birleştiğierde, birbirine yakın iki ağaç vardır. Bu iki ağaç arasında büyük bir dağ oluşur. Gökten bu
dağın üzerine ışık saçılmaya başlar. Durumu yerinde gözlemek isteyen Uygur halkı, dağa yaklaşır dağdan
iç açcıcı, sevinç verici sesler gelir. İzleyen günlerde, iki ağaç arasonda dağın çevresinde, doğum yapmakta olan kadın biçimli bir ışık belirir. Derken dağda bir kapı açılır, içeride beş ev vardır ve her birinin içinde ağzında emzik bulunan birer oğlan çocuğu oturmaktadır.

Halk, onların önünde diz çöker. Süt içme çağını atlayıp konuşmaya başladıkların Uygur halkına analarını ve babalarını sorarlar, Halk ağaçları gösterir. Bunun üzerine çocuklar, ağaçlara yönelir ve giderler, ona saygı gösterirler. Ağaçlardan biri ana biri babadır.

Yaşaş ağacı tasarımı bakımından Altay tasarımıyla Zervanist, Mazaist ve Zerdüşti tasarımlarıyla kökende benzemektedir. Zervanist, Mazaist inancına göre Ahuramazda’nın yarattığı Gayomart’ın toprakta saklı tohumların bir ağaç gelişi. Bu ağaçtan ilk erkek insan Masya ve ilk Kadın insan Maşyana oluşur. Burada ağa., doğanın rahminin taşıcısı “ata-ana”dır. Ağaç tanrıça ya da yaşam ağacıdır. Baba ise ilk insan GAyomart’ın tohumlarıyla simgelenen Ahuramazda’nın yaratma gücü olarak agılanan ışıktır. Yani nessnedir.

Esat Korkmaz

About

You may also like...

Your email will not be published. Name and Email fields are required