- Tablo adı fırtına.
- 1506.
- Tekniği tuval üzerine yağlı boya.
- Ölçüleri 82x73cm.
- Venedik Gallerie dell’Accademia’da sergileniyor.
- Venedik resim çerçevesinde bakıldığında ilk manzara türü resimlerden biridir.
- Aslında bu döneme bakıldığında venedikte daha çok konusunu mitolojiden alan yapıtların rağbet gördüğü görülür.
- Bu resmide bu kapsamda düşünülsede aslında tablonun konusu içerik olarak açıklık kazanmış değildir; bu nedenle konusu hakında farklı görüşler ortaya atılmıştır.
- Bu görüşlerden birine göre aslında bu tabloda efsanevi bir olayın anlatıldığı düşünülsede bunun da yine içerik olarak tam olarak deşifre edilemediği görülür.
- Kompozisyon kurgusu olarak baktığımızda daha önceki rönesans yani floransada yapılan resimlerle karşılaştırıldığında kurgu olarak aynı anlayışa sahip olduğu görülür sadece burada konuya uygun olarak farklı figürler, ensturumanlar kullanılmıştır.
- Kompozisyona bakıldığında tablonun ön kısmında iki figürün bulunduğunu ve bu iki figür arasında fiziki olarak belli bir tepeciklerin belirlediği su birikintisi, geriye doğru genişlemekte, ortada daha geniş bir nehir daha geriye doğru giderek şehirle birleşmekte.
- Orta kısımda sağda grup halinde ağaçlar, sol tarafta yine onunla denge oluşturacak benzer ağaçlar görülür.
- Daha geriye gidildiğinde şehirin parçası, bunun tam karşısında ise kısmen görülen harabe kent.
- Daha geride kara bulutların, yağmur bulutları ve bunların arasında çakmakta olan şimşek.
- Şimdi bu kurguya göre tablodaki asıl önemli husus geri plandaki bu atmosfer olayının tablodaki bulunuş şeklidir; daha önceki örneklere bakıldığında arka plan bir dolgu aracı olarak görülürken buradaki çakmakta olan kara bulutlu gökyüzü tablonun diğer unsurları ile birlikte önemli bir parçası haline gelmiştir.
- Geri planda çakmakta olan şimşek bir bakıma binaların aydınlanmasını sağlamakla birlikte resmin aynı zamanda bütün bilinmezliğini, esrarengizliğinide aynı oranda güçlendirir.
- Bu derin peyzaj içerisinde önde solda duvarın üzerinde görülen kırık iki sütünün varlığı alagorik olarak kullanılmış ve yiğitliğin sembolü olarak kullanıldığı yönünde görüşler vardır.
- Peyzajın ortasında gözü derinlere doğru çekmekte olan ırmak ve üzerindeki tahta köprü kıvrılarak akıp giden nehin kenarlarında ise evler ağaçlar ve yamaçlar sıralanmıştır.
- Tablonun ön kısmında sağda çocuğunu emziren yarı çıplak bir kadın figürü, sol alt köşede ise bununla bir denge oluşturacak şekilde elinde sopası ile bir asker figürü dikkati çekerki bu da bu figürün kadın figürünün karesteristik özelliğine bağlı olarak burada verilmiş olmalı.
- Bu iki figürün kimlikleri ve neyi temsil ettikleri tam olarak bilinememektedir; fakat sağ tarafta çocuğunu emziren kadının bu şevkatli veriliş biçimiyle daha önceden de şevkatli bir anne karekteriyle karekterize edilmiş olan karitas olduğu düşünülmektedir; ancak figürlerin üzerinde bazı değişikliklerin yapılmış olabileceği unutulmamalıdır.
- Geri plandaki derin peyzajı üzerinde bulunan bir ahşap köprü tamamlamaktadır.
- Figürler ve doğa hem kompozisyon hem de atmosfer olarak bir birlik oluşturmaktadır.
- Atmosferdeki karanlık bulutlar aslında yaklaşmakta olan fırtınaya işaret ederki tabloda ismini zaten buradan almıştır, burada alışık olmayan bu atmosferde kompozisyonda bütünlük ilişkisine bakıldığında bunun son derece başarılı olduğu gözlenmektedir; ayrıca figürlerin bu derin peyzaj üzerindeki verilişleri, orantıları oldukça başarılıdır.
- Sol alt köşedeki genç adam figürüne dikkat edilirse bu figürün floransa figürünün çizgi desen anlayışını zorladığını ve vücut konturlarının gölgede eritilmesiyle figürün daha inandırıcı bir doğallık içinde olduğunu gösterirki bu yöntem daha sonra leonardo tarafından daha da geliştirilerek yüksek rönesansta sufumata tekniği adı altında belli bir yere ulaşacaktır.
- Entellektüel yapıtlarıyla tanınan giorgioninin bilinen diğer tablolarındaki felsefi yaklaşımlarını burada da sürdürdüğü anlaşılır.
- Tek tek ele almak gerekirse arka planda sağda görülen kent parçası sanatçının doğduğu kent olan kastel franco kenti olmalıdır; dolayısıyla tablodaki burada geçmekte olan olayın şehrin yakınlarında bir yerde geçtiğide düşünülmektedir; nitekim sanatçı başka yapıtlarında da kastel franco şehrinin görüntülerine yer verdiği bilinmektedirki bu da yine resmin konusunu desteklemek amacıyla yapılmış bir uygulamadır; dolayısıyla burada sembolik bir mana taşıdığı söylenebilir.
- Ön kısımda sağda çocuğunu emziren kadın figürünün doğal görünümü ile yaşamı yani doğayı tabiatı sembolize ettiği söylenebilir, beyaz atkısı yeniden hayat bulma olgusuna işaret eder; fakat bazı araştırmacılar mitolojideki venüs karakteriyle ilişkili olarak açıklar; fakat buradaki kadının maddi varlığı daha çok ön planda olup kucağındaki çocuğuyla yaşama bağlı olduğu görülmektedir; dolayısıyla bunun bir tabiat ana figürü olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Diğer taraftan venüsün mitolojideki rolüne ve karakterine bakıldığında venüsün daha çok aşk ve mutluluk sembolü bir tanrıça olduğu ve onun niteliklerinin buradaki figürün şahsında pekte görülmediği anlaşılır; dolayısıyla tabiat ana olarak teşhis edilmesi doğru bir yaklaşımdır.
- O halde venüs karekterinde buradaki tabiat ananın varlığı tesbit edildiğine göre hemen onunla bir denge oluşturacak şekilde yerleştirilmiş olan soldaki erkek figürü mitolojideki olayları gözden geçirdiğimizde venüsle ilişkili olarak bunun avcı adonis olduğunu söylememiz gerekir.
- Diğer taratan kadının kucağındaki çocuk figürüde bu her iki figür arasındaki bağlantıyı; dolayısıyla yaşamın devam etmesini, yani üreme olgusunu sembolize eder.
- Bu durum devrin felsefi düşüncesine uygun olarak doğum yaşam ve ölüm gibi 3 ayrı kavramın bir arada ve sembolik ifadelerle anlatılmasından ibarettir.
- Geri plandaki harabeler ve canlı kent her iki dünyanın birer işaretidir; yani doğum yaşam ve ölümü; aradaki köprü ise bu iki olgu arasındaki bağlantıyı sembolize eder.
- Geri plandaki kara bulutlu atmosfer ve çakmakta olan şimsek ise muhtemelen tanrının kutsal ışığı ve gücü olduğu ve dolayısıyla da bu ışığın ebediyeti sembolize etmektedir.
Giorgione – Fırtına
