Sanatın her dalı, dinler tarihi ve mitolojiden büyük oranda beslenir. Bu her iki alan da adeta, insanlığın toplu hafızasının mihenk taşları gibidir. Kişisel inanç ya da inançsızlıklardan bağımsız olarak kutsal kitaplara yapılan göndermeler, Batı kültürü içerisinde çok belirleyici bir özelliğe sahiptir. Bu göndermelerden ve dini, mitolojik hikâyelerin kendisinden yola çıkan sanat dallarının başında da resim sanatı gelir.
Resmin dini otoriteler tarafından kullanımı, Kilise açısından önemini ise şöyle anlatmak yerinde olacaktır; Kutsal Kitap’taki olayları inananlara anlatmanın en iyi yollarından birisi görsel temsiliyeti kullanmak olmuştur. Böylece inancın hem hızla yayılması hem de kilisenin arzu ettiği biçimde anlaşılması sağlanmıştır.
Kilise yetkililerinin, o dönemlerde neredeyse tek sipariş olarak, belli programlar dahilinde, herhangi bir yoruma ve yanlış anlamaya meydan vermeyecek biçimde tanımlayıp denetleyerek ısmarladıkları bu görsel malzemenin büyük çoğunluğu kilise ve katedral duvarlarında, altar panolarında ve kitap resimlemelerinde (Saatler Kitabı olarak adlandırılan dua kitaplarında) yer almıştır.
Betimlemeler sanatçının sınırsız hayal gücüne dayanmaz. Sinaksarion adı verilen kitaplarda her şahsın nasıl betimlenmesi gerektiği tarif edilmiştir. Sanatçılar bu kurala uymak zorundadır.
Adem ve Havva’dan İsa Mesih’in dirilişine kadar uzanan bir tematik düzlemde ilerleyen temel hikâyeler, bir dönemin en tipik tek bir yapıtı olan kilise yapılarında karşımıza çıkmaktadır.
Ortaçağ boyunca Kutsal Kitap’ta anlatılan olaylar gerçek olmayan ya da en azından insanın çevresindeki doğaya hemen hemen hiçbir referans vermeyen ortamlarda betimlenmiştir. Böylece bakanların ilgisi sadece olayın kendisi üzerine yoğunlaşabilirken, göz ve dolayısıyla zihin, manzara, mimari gibi gerçek elemanlar ile meşgul edilmemiş olur. Bu gerçek dışı ortam yaratma işi çoğunlukla altın varak zemin kullanılarak gerçekleşmiştir.
Rönesans dönemi ile birlikte, bu kez aynı olaylar, dönemin değişen değerleri ışığında, gerçekmiş gibi gösterilen, izleyicinin bizatihi içinde yaşadığı mekânlara taşınmış, bu bakımdan çok daha gerçekçi anlatımlar oluşmuş, ama dine dair olayların yorumlanması önceki dönemde olduğu gibi devam etmiş, çok aşırı ve farklı yorumlara gidilmemiştir. Dini hikâyelere bağlılık, sembollerin ve referansların belirlenen çerçevede kullanılması Barok dönem içinde de değişmemiş, sadece bu olayların dramatik kurgusu ve aktarımındaki teknik meseleler dönemin üslup özelliğine bağlı kalınarak çözümlenmiştir.
Dini içerikli bir betimlemeyi deşifre edebilmek, figürleri tanıyabilmek, sahneyi ve olayları anlayabilmek için Kutsal Kitabı bilmek kadar, bu alanın ikonografisini bilmek de adeta zorunludur. Örneğin Meryem’in İsa ile birlikte betimlenmesinin kabul gören şablonunu bilmeyenler için bir Meryem ve Çocuk İsa betimlemesi, sıradan bir kadın ve kucağındaki çocuktan öte bir anlam taşımayabilir. Bu sahnenin içine bu ikiliden başka kimseler olup olmayacağı, eğer olacaklarsa bunların kimler olabileceği bilgisi de ikonografik bir bilgidir.
Simge Bilim, sanat tarihi biliminin bir dalıdır. Bilim adamlarınca “ikonografi” adıyla anılır. İkonografi dinî bir konunun sanata aktarılması sonucu ortaya çıkarılan sanat eserlerini inceleyen ve simge bilimin tarihsel gelişimini gözlemleyen bilim dalıdır.
Hristiyanlık, başlangıçta Yahudiliğin tasvir yasağını benimsediği için ilk resim örnekleri, ancak 3. yüzyıldaki katakomp duvarlarında karşımıza çıkar.
Bu resimler genellikle çok basit ve şematiktir. Okuma yazma bilmeyen Hristiyanların vaazlarda anlatılan dinsel olayları gözlerinde canlandırabilmeleri için yapılmışlardı.
Katakomp resimlerinin konuları; Adem ve Havva, Nuh ve Gemisi, İbrahim’in oğlunu kurban etmesi, Musa ile ilgili hikayeler, kızgın fırına atılmış üç genç (Tanrı heykeline tapmadıklarından fırına atılan ve tek tanrıya inandıkları için yanmayan üç genç), Yunus Peygamber, İsa ile ilgili sahneler-mucizeleri vb.dir.
Yortu ise Çağdaş Yunanca’da ‘’şenlik, kutlama’’ anlamlarına gelen ‘’giortí ’’ kelimesinden türemiş olan, Hristiyanların kutsal gün ve bayramlarını ifade eden kelimedir. Yortu günleri sene içerisinde belli günler ve dönemler içerisinde kutlanmaktadır. Genel olarak yortu içinde belli yasak ve ritüelleri barındıran dini günler olarak tanımlanabilmektedir. İslam dinindeki kandil günleri anlayışıyla benzer sayılabilir.
Yortu günleri Hristiyan mezheplerine göre farklılık gösterebilmektedir, daha çok Ortodoks Hristiyanlığının benimsediği 12 Yortu ve bu günleri konu alan sahnelerin işlendiği ikonaların yer aldığı ‘’ikonastasis’’ kiliselerde apsisin hemen önünde yer almaktadır.
12 Yortu’yu oluşturan sahnelerden olan İsa’nın Dirilişi (Anastasis) ve Meryem’in Ölümü (Koimesis) konuları İncil’de geçmemekle beraber kutsal günler olarak kutlanmaktadır. İsa’nın Dirilişi yani ‘’Anastasis’’ sahnesi İncil’de Matta 28:1-20. ‘de geçen dirilişi değil, insanlıpın kıyamet gününde dirilişi olarak ele alınır. İsa’nın cehenneme inerek orada Şeytan’ı yenmesi ve Adem ile Havva’yı da beraberinde kurtarması şeklinde işlenmiştir. Bu iki sahne dışındaki sahneler İncil’den, İsa’nın hayatından ve mucizelerinden alınmış sahnelerin ikonografik olarak dönem özellikleri içerisinde kompoze edilmesiyle oluşturulmuş standart sahnelerdir.
12 Yortu Günü’nü Oluşturan Sahneler
Sırasıyla;
Meryem’ Müjde ( Evangelismos )
İsa’nın Doğumu ( Genesis )
İsa’nın Mabede Takdimi / Sünneti ( İpapanti )
İsa’nın Vaftizi ( Vaftismos )
İsa’nın Suretinin Değişmesi ( Metamorfosis )
İsa’nın Lazarus’u Diriltmesi ( Genesis Lazarus / Raisining of Lazarus )
İsa’nın Kudüs’e Girişi ( Vaioforos )
İsa’nın Çarmıha Gerilişi ( Stavrosis )
İsa’nın Dirilişi ( Anastasis )
İsa’nın Göğe Yükselişi ( Analipsis )
Kutsal Ruhun Havariler Üzerine İnişi ( Pentekosti )
Meryem’in Ölümü ( Koimesis ) ‘dür.
Meryem’e Müjde ( Evangelismos )
Müjde sahnesi İncil’de geçen sahnelerden birisidir. Ortodoks Kilisesi’nin büyük bayramlarından biri olup 25 Mart’ta kutlanır. Bunun sebebi ise İsa’nın Doğumu kabul edilen Noel’den tam 9 ay öncesine tekabül etmesinden dolayıdır.
Kompozisyonda ana karakterler olarak Meryem ve müjdeyi getiren Melek Gabriel bulunmaktadır. Meryem’in başı üzerinde hale, Melek Gabriel’in elinde ise temizliği ifade eden beyaz zambak veya zeytin dalı gibi semboller bulunabilmektedir. Bunlara ek olarak gökyüzünden inen beyaz güvercin, Tanrı’nın eli ve Kutsal Işık gibi figürler de kullanılabilmektedir. Sahne Luka İncili’nde şu şekilde geçmektedir:
26-27 Elizabet’in hamileliğinin altıncı ayında Tanrı, Melek Cebrail’i Celile’de bulunan Nasıra adlı kente, Davut’un soyundan Yusuf adındaki adamla nişanlı kıza gönderdi. Kızın adı Meryem’di. 28 Onun yanına giren melek, “Selam, ey Tanrı’nın lütfuna erişen kız! Rab seninledir” dedi.
29 Söylenenlere çok şaşıran Meryem, bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı. 30 Ama melek ona, “Korkma Meryem” dedi, “Sen Tanrı’nın lütfuna eriştin. 31 Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın. 32 O büyük olacak, kendisine ‘Yüceler Yücesi’nin Oğlu’ denecek. Rab Tanrı O’na, atası Davut’un tahtını verecek. 33 O da sonsuza dek Yakup’un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir.”
34 Meryem meleğe, “Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki” dedi.
35 Melek ona şöyle yanıt verdi: “Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi’nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek. 36 Bak, senin akrabalarından Elizabet de yaşlılığında bir oğula gebe kaldı. Kısır bilinen bu kadın şimdi altıncı ayındadır. 37 Tanrı’nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.”
38 “Ben Rab’bin kuluyum” dedi Meryem, “Bana dediğin gibi olsun.” Bundan sonra melek onun yanından ayrıldı. (Luka 1:26-38.)
Müjde, Ortodokslukta Arapça ‘’sevindirici haber’’ anlamına gelen ‘’beehara, beshara, bashar’’ gibi kelimelerden türemiş ‘’Başhar’’ yortusu olarak 25 Mart gününde kutlanır. Bunun sebebi ise İznik konsülünde İsa’nın doğumu kabul edilen 25 Aralık’tan (Noel) tam 9 ay öncesine tekabül etmesinden dolayıdır. Büyük oruç olan Paskalya’dan 49 gün önce başlar, mayalı hamur kullanılmaz, et-süt ürünleri bulundurulmaz, sadece bir kereliğine mahsus olarak balık yenilen bir sürecin sonunda kutlanır.
İsa’nın Doğumu ( Genesis )
İsa’nın Doğumu tüm kutsal kitaplarda bildirilmiş olan ortak olaylardan biridir. Doğum sahnesi İncil kaynaklı olarak ele alınmakla beraber kompozisyonlarda mekan ve karakterler bakımından farklılıklar gösterebilmektedir. Bu farklılıkların sebebi ise Kanonik ve Apokrif İncillerdeki farklı anlatımlardır. Doğumun gerçekleştiği mekan bir mağara veya ahır olarak geçmektedir. Ana karakterler Meryem, Çocuk İsa, Nasıralı Yusuf, meleklerdir. Bunun dışında mekana göre ahır ise çeşitli hayvanlar bulunabilmektedir. Daha sonrasında İncil’de geçen çobanların ziyareti gibi olayın devamına işaret eden figürler de bulunmaktadır.
18 İsa Mesih’in doğumu şöyle oldu: Annesi Meryem, Yusuf’la nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Meryem’in Kutsal Ruh’tan gebe olduğu anlaşıldı. 19 Nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi. 20 Ama böyle düşünmesi üzerine Rab’bin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi: “Davut oğlu Yusuf, Meryem’i kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh’tandır. 21 Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa(İmmanuel) koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak.”
22 Bütün bunlar, Rab’bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: 23 “İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacaklar.” İmmanuel, Tanrı bizimle demektir.
24 Yusuf uyanınca Rab’bin meleğinin buyruğuna uydu ve Meryem’i eş olarak yanına aldı.25 Ama oğlunu doğuruncaya dek Yusuf ona dokunmadı. Doğan çocuğun adını İsa koydu. ( Matta 1:18-25.)
İsa’nın Mabede Takdimi / Sünneti ( İpapanti )
Bu sahnede İsa dönemin gerektirdiği Yahudi inançlarına göre bulunduğu bölgenin mabedine takdim edilerek burada ismi verilip, sünnet edilmesi işlenmiştir. Kompozisyon genellikle Çocuk İsa’nın Meryem ve Yusuf ile beraber mabede getirilip takdimini konu edinir. Daha az işlenen şekliyle ise İsa’nın sünnet edilişi resmedilmektedir. Sahnede elinde kesici bir alet bulunan bir figür ve mekan olarak mabedin de tasvir edildiği bir kompozisyon oluşturulur.
21 Sekizinci gün, çocuğu sünnet etme zamanı gelince, O’na İsa adı verildi. Bu, O’nun anne rahmine düşmesinden önce meleğin kendisine verdiği isimdi.
22 Musa’nın Yasası’na göre arınma günlerinin bitiminde Yusuf’la Meryem çocuğu Rab’be adamak için Yeruşalim’e götürdüler. 23 Nitekim Rab’bin Yasası’nda, “İlk doğan her erkek çocuk Rab’be adanmış sayılacak” diye yazılmıştır.24 Ayrıca Rab’bin Yasası’nda buyrulduğu gibi, kurban olarak “bir çift kumru ya da iki güvercin yavrusu” sunacaklardı.
25 O sırada Yeruşalim’de Şimon adında bir adam vardı. Doğru ve dindar biriydi. İsrail’in avutulmasını özlemle bekliyordu. Kutsal Ruh onun üzerindeydi. 26 Rab’bin Mesihi’ni görmeden ölmeyeceği Kutsal Ruh aracılığıyla kendisine bildirilmişti. 27-28 Böylece Şimon, Ruh’un yönlendirmesiyle tapınağa geldi. Küçük İsa’nın annesi babası, Kutsal Yasa’nın ilgili kuralını yerine getirmek üzere O’nu içeri getirdiklerinde, Şimon O’nu kucağına aldı, Tanrı’yı överek şöyle dedi:
29 “Ey Rabbim, verdiğin sözü tuttun;
Artık ben, kulun huzur içinde ölebilirim. ( Luka 2:21-3
İsa’nın doğumundan 40 gün sonra Musa Yasası gereği tapınakta Tanrı’ya sunulmuştur. Aynı zamanda Meryem, arınma törenini gerçekleştirerek yasada öngörülen kurbanları sunmuştur. Bu sebeple kilise, Noel’den 40 gün sonra 2 Şubat’ta Mabede Takdim yortusunu kutlamaktadır.
İsa’nın Vaftizi ( Vaftisis )
Vaftiz meselesi Yahudilikte doğumdan bir süre sonra çocukların veya dine yeni girenlerin sünnet edilmesini takip eden 7 günün sonunda şekli kendilerine has olmak üzere yapılmaktadır. Bu olay arınma olarak Tevrat’ın Levililer bölümünde geçmektedir.
İsa’nın vaftizi ise kendisine peygamberlik görevi bildirildikten sonra gerçekleştiği şekliyle kompoze edilmiştir.
Sahnede kompozisyon olarak ana karakterler Vaftizci Yahya ve İsa’dır. İsa’nın Şeria Nehri’ndeki vaftiz olayı işlenir. Hristiyan ikonografisinde en çok işlenen sahnelerden biridir. Bunun sebebi ise vaftizin Tanrı’nın huzurunda günahlardan arınmayı temsil ettiğine inanılmasıdır. Vaftizci Yahya ikonografik olarak üstünde bir post ve elinde bir kap (bazen de kutsallığına atfen haç) gibi imgelerle resmedilmektedir. İsa ise sahnenin merkezine alınarak vaftiz edildiği nehir / suyun içinde resmedilmektedir.
13 Bu sırada İsa, Yahya tarafından vaftiz edilmek üzere Celile’den Şeria Irmağı’na, Yahya’nın yanına geldi. 14 Ne var ki Yahya, “Benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken sen mi bana geliyorsun?” diyerek O’na engel olmak istedi.
15 İsa ona şu karşılığı verdi: “Şimdilik buna razı ol! Çünkü doğru olan her şeyi bu şekilde yerine getirmemiz gerekir.” O zaman Yahya O’nun dediğine razı oldu.
16 İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler açıldı ve İsa, Tanrı’nın Ruhu’nun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü. 17 Göklerden gelen bir ses, “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum” dedi. (Matta 3:13-17.)
İsa’nın Suretinin Değişmesi ( Metamorfosis )
Suretin değişimi Sinoptik İncillerde geçen bir olay olarak karşımıza çıkmaktadır.
Suretin Değişimi Bayramı olarak 6 Ağustos’ta kutlanmaktadır. Yortu olarak kutlanmasının sebebi ise Mesih İsa’nın inananları için çarmıhtan önce onlar uğruna gönüllü acı çekmesine tanık olduklarına inanmaları bakımından değerlendirilmesi sebebiyledir.
Anlatıya göre İsa ve üç havarisi Tabor Dağı’na çıktıklarında gerçekleşen ‘metamorfos’ hadisesinin kompoze edilmesinde ana karakterler İsa, Petrus, Yakup ve Yuhanna ile beraber İsa’nın iki yanında Musa ve İlya peygamberlerdir. Sahnede İsa merkezde bir dağın üzerinde göğe yükselir biçimde ışık saçan bir ‘mandorla’ (kutsal ışığı ifade eden eliptik hale) içerisinde, iki yanında Musa ve İlya peygamberler, dağın eteklerinde ise havariler olayın dehşeti ile yüzüstü veya ellerini siper eder vaziyette betimlenmişlerdir. Ve havarilerin üzerine üç ışık huzmesinin düşmesi ise Teslis inancını ifade etmektedir. Sahne Matta İncili’nde de anlatılmaktadır.
17Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakup’un kardeşi Yuhanna’yı alarak yüksek bir dağa çıktı. 2 Onların gözü önünde İsa’nın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu. 3 O anda Musa’yla İlyas öğrencilere göründü. İsa’yla konuşuyorlardı. 4 Petrus İsa’ya, “Ya Rab” dedi, “Burada bulunmamız ne iyi oldu! İstersen burada üç çardak kurayım: Biri sana, biri Musa’ya, biri de İlyas’a.”
5 Petrus daha konuşurken parlak bir bulut onlara gölge saldı. Buluttan gelen bir ses, “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum. O’nu dinleyin!” dedi.
6 Öğrenciler bunu işitince, dehşet içinde yüzüstü yere kapandılar. 7 İsa gelip onlara dokundu, “Kalkın, korkmayın!” dedi. 8 Başlarını kaldırınca İsa’dan başka kimseyi göremediler.
9 Dağdan inerlerken İsa onlara, “İnsanoğlu ölümden dirilmeden, gördüklerinizi kimseye söylemeyin” diye buyurdu.
10 Öğrencileri O’na şunu sordular: “Peki, din bilginleri neden önce İlyas’ın gelmesi gerektiğini söylüyorlar?”
11 İsa, “İlyas gerçekten gelecek ve her şeyi yeniden düzene koyacak” diye yanıtladı. 12 “Size şunu söyleyeyim, İlyas zaten geldi, ama onu tanımadılar, ona yapmadıklarını bırakmadılar. Aynı şekilde İnsanoğlu da onların elinden acı çekecektir.” 13 O zaman öğrenciler İsa’nın kendilerine Vaftizci Yahya’dan söz ettiğini anladılar. (Matta 17:1-9.)
İsa’nın Mucizelerinden Lazarus’un Dirilişi ( Genesis Lazarus )
İkonolojik olarak en fazla işlenen kompozisyonlardan olan Lazarus’un dirilişi sahnesinde ana karakterler İsa ve kefenler içinde mumya biçimli Lazarus ve olaya şahit olan birkaç kişi tasvir edilmektedir.
Mekan bir mağara, mezarlık veya karanlık bir ortam olarak betimlenmektedir. İncil’de uzun bir hikayeyi oluşturan bu olay Yuhanna İncili’nde şu şekilde geçmektedir:
17 İsa Beytanya’ya yaklaşınca Lazar’ın dört gündür mezarda olduğunu öğrendi. 18 Beytanya, Yeruşalim’e on beş ok atımı kadar uzaklıktaydı. 19 Birçok Yahudi, kardeşlerini yitiren Marta’yla Meryem’i avutmaya gelmişti. 20 Marta İsa’nın geldiğini duyunca O’nu karşılamaya çıktı, Meryem ise evde kaldı.
21 Marta İsa’ya, “Ya Rab” dedi, “Burada olsaydın, kardeşim ölmezdi. 22 Şimdi bile, Tanrı’dan ne dilersen Tanrı’nın onu sana vereceğini biliyorum.”
23 İsa, “Kardeşin dirilecektir” dedi.
24 Marta, “Son gün, diriliş günü onun dirileceğini biliyorum” dedi.
25 İsa ona, “Diriliş ve yaşam Ben’im” dedi. “Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır. 26 Yaşayan ve bana iman eden asla ölmeyecek. Buna iman ediyor musun?”
27 Marta, “Evet, ya Rab” dedi. “Senin, dünyaya gelecek olan Tanrı’nın Oğlu Mesih olduğuna iman ettim.” 28 Bunu söyledikten sonra gidip kızkardeşi Meryem’i gizlice çağırdı. “Öğretmen burada, seni çağırıyor” dedi.
29 Meryem bunu işitince hemen kalkıp İsa’nın yanına gitti. 30 İsa henüz köye varmamıştı, hâlâ Marta’nın kendisini karşıladığı yerdeydi. 31 Meryem’le birlikte evde bulunan ve kendisini teselli eden Yahudiler, onun hızla kalkıp dışarı çıktığını gördüler. Ağlamak için mezara gittiğini sanarak onu izlediler.
32 Meryem İsa’nın bulunduğu yere vardı. O’nu görünce ayaklarına kapanarak, “Ya Rab” dedi, “Burada olsaydın, kardeşim ölmezdi.”
33 Meryem’in ve onunla gelen Yahudiler’in ağladığını gören İsa’nın içini hüzün kapladı, yüreği sızladı. 34 “Onu nereye koydunuz?” diye sordu.
O’na, “Ya Rab, gel gör” dediler.
35 İsa ağladı. 36 Yahudiler, “Bakın, onu ne kadar seviyormuş!” dediler.
37 Ama içlerinden bazıları, “Körün gözlerini açan bu kişi, Lazar’ın ölümünü de önleyemez miydi?” dediler.
38 İsa yine derinden hüzünlenerek mezara vardı. Mezar bir mağaraydı, girişinde de bir taş duruyordu. 39 İsa, “Taşı çekin!” dedi.
Ölenin kız kardeşi Marta, “Rab, o artık kokmuştur, öleli dört gün oldu” dedi.
40 İsa ona, “Ben sana, ‘İman edersen Tanrı’nın yüceliğini göreceksin’ demedim mi?” dedi.
41 Bunun üzerine taşı çektiler. İsa gözlerini gökyüzüne kaldırarak şöyle dedi: “Baba, beni işittiğin için sana şükrediyorum. 42 Beni her zaman işittiğini biliyordum. Ama bunu, çevrede duran halk için, beni senin gönderdiğine iman etsinler diye söyledim.” 43 Bunları söyledikten sonra yüksek sesle, “Lazar, dışarı çık!” diye bağırdı.
44 Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü peşkirle sarılmış olarak dışarı çıktı. İsa oradakilere, “Onu çözün, bırakın gitsin” dedi.
45 O zaman, Meryem’e gelen ve İsa’nın yaptıklarını gören Yahudiler’in birçoğu İsa’ya iman etti. 46 Ama içlerinden bazıları Ferisiler’e giderek İsa’nın yaptıklarını onlara bildirdiler. (Yuhanna 11:17-46.) .
Lazar Cumartesisi Yortusu, Dalların Pazarı ( İsa’nın Kudüs’e Girişi) ’ndan önceki gündür. Bu günler Büyük Oruç Devresi ile Kutsal Haftayı birbirine bağlar.
İsa’nın Kudüs’e Girişi ( Vaioforos )
Kudüs’e (Yeruşalim’e) Giriş sahnesinde İsa bir sıpa üzerinde mekan olarak bir şehrin kapısı önünde arkasında maiyeti ile beraber tasvir edilmiştir. İnsanlar ağaçların üzerinde gelişini izlerken resmedilmiştir.
11Yeruşalim’e yaklaşıp Zeytin Dağı’nın yamacındaki Beytfaci ile Beytanya’ya geldiklerinde İsa iki öğrencisini önden gönderdi. Onlara, “Karşınızdaki köye gidin” dedi, “Köye girer girmez, üzerine daha hiç kimsenin binmediği, bağlı duran bir sıpa bulacaksınız. Onu çözüp bana getirin. 3 Biri size, ‘Bunu niye yapıyorsunuz?’ derse, ‘Rab’bin ona ihtiyacı var, hemen geri gönderecek’ dersiniz.”
4 Gittiler ve yol üzerinde, bir evin sokak kapısının yanında bağlı buldukları sıpayı çözdüler. 5 Orada duranlardan bazıları, “Sıpayı ne diye çözüyorsunuz?” dediler.
6 Öğrenciler İsa’nın kendilerine söylediklerini tekrarlayınca, adamlar onları rahat bıraktı. 7 Sıpayı İsa’ya getirip üzerine kendi giysilerini yaydılar. İsa sıpaya bindi.8 Birçokları giysilerini, bazıları da çevredeki ağaçlardan kestikleri dalları yola serdiler. 9 Önden gidenler ve arkadan gelenler şöyle bağırıyorlardı:
“Hozana!
Rab’bin adıyla gelene övgüler olsun!
10 Atamız Davut’un yaklaşan egemenliği kutlu olsun!
En yücelerde hozana!”
11 İsa Yeruşalim’e varınca tapınağa gitti, her tarafı gözden geçirdi. Sonra vakit ilerlemiş olduğundan Onikiler’le birlikte Beytanya’ya döndü. (Markos 11:1-11.)
Görkemli Girişin Pazarı olarak da adlandırılan Dalların Pazarı, Ortodoks Kilisesi’nin büyük bayramlarından biri olup Paskalya’dan önceki Pazar günü kutlanır. İsa’nın Çarmıha gerilmesinden birkaç gün önce bir sıpa üzerinde Kudüs’e girmesi ve burada geçeceği yola zafer sembolü olan hurma dallarının da serilmesi onun zaferine işaret etmektedir.
İsa’nın Çarmıha Gerilişi ( Stavrosis )
Sahnede İsa’nın havarisi Yehuda tarafından ihanetinin ardından Romalı askerlerin onu yakalaması ve hükmün uygulanması için çıkarıldığı Golgota Tepesi’nde geçen Çarmıh olayı betimlenmiştir. Merkezde bir tepenin üzerinde iki yanında birer kişinin de çarmıha gerilmiş olduğu veya tek başına Çarmıhta İsa bulunur. İsa’nın ayakucunda Meryem, havarileri ve Mecdeleli Meryem gibi figürler işlenmiştir. İsa başında dikenli bir taç ile de resmedilebilir.
17Askerler İsa’yı alıp götürdüler. İsa çarmıhını kendisi taşıyıp Kafatası –İbranice’de Golgota– denilen yere çıktı.18 Orada O’nu ve iki kişiyi daha çarmıha gerdiler. Biri bir yanda, öbürü öteki yanda, İsa ise ortadaydı. 19 Pilatus bir de yafta yazıp çarmıhın üzerine astırdı. Yaftada şöyle yazılıydı:
NASIRALI İSA – YAHUDİLER’İN KRALI 20 İsa’nın çarmıha gerildiği yer kente yakındı. Böylece İbranice, Latince ve Grekçe yazılan bu yaftayı Yahudiler’in birçoğu okudu. 21 Bu yüzden Yahudi başkâhinler Pilatus’a, “ ‘Yahudiler’in Kralı’ diye yazma” dediler. “Kendisi, ‘Ben Yahudiler’in Kralı’yım dedi’ diye yaz.”
22 Pilatus, “Ne yazdımsa yazdım” karşılığını verdi.
23 Askerler İsa’yı çarmıha gerdikten sonra giysilerini alıp her birine birer pay düşecek biçimde dört parçaya böldüler. Mintanını da aldılar. Mintan boydan boya tek parça dikişsiz bir dokumaydı. 24 Birbirlerine, “Bunu yırtmayalım” dediler, “Kime düşecek diye kura çekelim.”
Bu olay, şu Kutsal Yazı yerine gelsin diye oldu:
“Giysilerimi aralarında paylaştılar, Elbisem üzerine kura çektiler.”
Bunları askerler yaptı. 25 İsa’nın çarmıhının yanında ise annesi, teyzesi, Klopas’ın karısı Meryem ve Mecdelli Meryem duruyordu. 26 İsa, annesiyle sevdiği öğrencinin yakınında durduğunu görünce annesine, “Anne, işte oğlun!” dedi. 27 Sonra öğrenciye, “İşte, annen!” dedi.
O andan itibaren bu öğrenci İsa’nın annesini kendi evine aldı. (Yuhanna 19:17-27.)
Kutsal Çarmıha Saygı Pazarı olarak da adlandırılan bu bayram Büyük Oruç Devresinin üçüncü pazarıdır. İsa’nın çarmıha gerilişini ve onun dirilişini hatırlatmaya hazırlanılan yortudur.
İsa’nın Dirilişi ( Anastasis )
Bu kompozisyon Matta İncili’nde geçen;
128Şabat Günü’nü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler.
2 Ansızın büyük bir deprem oldu. Rab’bin bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu. 3 Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı. 4 Nöbetçiler korkudan titremeye başladılar, sonra ölü gibi yere yıkıldılar.
5 Melek kadınlara şöyle seslendi: “Korkmayın! Çarmıha gerilen İsa’yı aradığınızı biliyorum. 6 O burada yok; söylemiş olduğu gibi dirildi. Gelin, O’nun yattığı yeri görün. 7 Çabuk gidin, öğrencilerine şöyle deyin: ‘İsa ölümden dirildi. Sizden önce Celile’ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz.’ İşte ben size söylemiş bulunuyorum.”
8 Kadınlar korku ve büyük sevinç içinde hemen mezardan uzaklaştılar; koşarak İsa’nın öğrencilerine haber vermeye gittiler. 9 İsa ansızın karşılarına çıktı, “Selam!” dedi. Yaklaşıp İsa’nın ayaklarına sarılarak O’na tapındılar.10 O zaman İsa, “Korkmayın!” dedi. “Gidip kardeşlerime haber verin, Celile’ye gitsinler, beni orada görecekler.”
11 Kadınlar daha yoldayken nöbetçi askerlerden bazıları kente giderek olup bitenleri başkâhinlere bildirdiler.12-13 Başkâhinler ileri gelenlerle birlikte toplanıp birbirlerine danıştıktan sonra askerlere yüklü para vererek dediler ki, “Siz şöyle diyeceksiniz: ‘Öğrencileri geceleyin geldi, biz uyurken O’nun cesedini çalıp götürdüler.’ 14 Eğer bu haber valinin kulağına gidecek olursa biz onu yatıştırır, size bir zarar gelmesini önleriz.” 15 Böylece askerler parayı aldılar ve kendilerine söylendiği gibi yaptılar. Bu söylenti Yahudiler arasında bugün de yaygındır.
16 On bir öğrenci Celile’ye, İsa’nın kendilerine bildirdiği dağa gittiler. 17 İsa’yı gördükleri zaman O’na tapındılar. Ama bazıları kuşku içindeydi. 18 İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: “Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. 19 Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin; 20 size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.” (Matta 28:1-20.)
İsa’nın Dirilişi olayını değil, Ortodoks Hristiyanlığına göre Kıyamet Günü İnsanlığın Dirilişi’ni temsil eden kompozisyonda Kurtarıcı olan İsa’yı belirtmektedir. İsa merkezde ayaklarının altında yer altı dünyası ve çirkin bir yaratık olarak tasvir edilen Şeytan’ı yenerek yeryüzüne çıkışını kompoze etmektedir. Bu sahnede bazen İsa iki eliyle Adem ve Havva’yı da yer altından kurtarır vaziyette betimlenmektedir. Ayakucunda haç şeklinde üst üste konulan mezar kapakları bulunur.
Hristiyanlıktaki en eski ve en önemli bayram olan Paskalya, İsa’nın çarmıha gerildikten sonra üçüncü gündeki dirilişinin kutlandığı yortudur. Paskalya Dönemi yaklaşık olarak Mart sonundan Nisan sonuna kadar olan dönemdir.
İsa’nın Göğe Yükselişi ( Analipsis )
Sahnede İsa’nın İncil’de bahsedilen dirilişinden sonra gerçekleşen göğe yükselme hadisesi işlenmektedir. Kompozisyon genellikle alt ve üst kısımdan oluşmaktadır. Alt kısımda Meryem ve havariler bulunur, üstlerinde ise merkeze alınmış çift mandorla içerisinde melekler tarafından taşınan İsa figürü betimlenmektedir. Olay İncil’de şu şekilde geçmektedir:
50 İsa onları kentin dışına, Beytanya’nın yakınlarına kadar götürdü. Ellerini kaldırarak onları kutsadı. 51 Ve onları kutsarken yanlarından ayrıldı, göğe alındı. 52 Öğrencileri O’na tapındılar ve büyük sevinç içinde Yeruşalim’e döndüler. 53 Sürekli tapınakta bulunuyor, Tanrı’yı övüyorlardı. (Luka 24:50-53.).
Kutsal Ruh’un Havariler Üzerine İnişi ( Pentikosti )
Daha sonraları Hamsin Yortusu olarak Paskalya’dan 50 gün sonra kutlanmaya başlayacak olan Pentekost, kelime anlamı olarak Latince ‘pente’ yani ‘elli’ kökünden türemiş ‘ellinci gün’ manasına gelmektedir. O dönemde İsa’nın Dirilişi ( Matta 28:1-20 )’nden sonra Yahudilerin Pentekost Bayramını kutlarken İsa’nın işaret ettiği mucize gerçekleşerek Kutsal Ruh havarilerin üzerine inerek onlarda mucizevi yetenekler bahşederek Hristiyanlığın yayılmasının, ilk kilise yapılanmasının temelinin atıldığı olayın kaynağını oluşturmaktadır.
Kutsal Ruh, dirilişinde görülen İsa tarafından Kudüs’ten ayrılmayın denilen havarilerin üzerine inişi şeklinde betimlenir. Kompozisyonda 12 havarinin üzerine ışık huzmeleri halinde inen Kutsal Ruh işlenmektedir. Mekân genellikle iki yana doğru dairesel formda dizilmiş havarilerin üst kısmında Tanrı’nın Eli veya direkt ışık olarak betimlenen Kutsal Ruh şeklinde düzenlenmiştir.
2 Pentikost Günü geldiğinde bütün imanlılar bir arada bulunuyordu. 2 Ansızın gökten, güçlü bir rüzgarın esişini andıran bir ses geldi ve bulundukları evi tümüyle doldurdu. 3 Ateşten dillere benzer bir şeylerin dağılıp her birinin üzerine indiğini gördüler. 4 İmanlıların hepsi Kutsal Ruh’la doldular, Ruh’un onları konuşturduğu başka dillerle konuşmaya başladılar.
5 O sırada Yeruşalim’de, dünyanın her ülkesinden gelmiş dindar Yahudiler bulunuyordu. 6 Sesin duyulması üzerine büyük bir kalabalık toplandı. Herkes kendi dilinin konuşulduğunu duyunca şaşakaldı. 7 Hayret ve şaşkınlık içinde, “Bakın, bu konuşanların hepsi Celileli değil mi?” diye sordular. 8 “Nasıl oluyor da her birimiz kendi ana dilini işitiyor? 9-11 Aramızda Partlar, Medler, Elamlılar var. Mezopotamya’da, Yahudiye ve Kapadokya’da, Pontus ve Asya İli’nde, Frikya ve Pamfilya’da, Mısır ve Libya’nın Kirene’ye yakın bölgelerinde yaşayanlar var. Hem Yahudi hem de Yahudiliğe dönen Romalı konuklar, Giritliler ve Araplar var aramızda. Ama her birimiz Tanrı’nın büyük işlerinin kendi dilimizde konuşulduğunu işitiyoruz.”
12 Hepsi hayret ve şaşkınlık içinde birbirlerine, “Bunun anlamı ne?” diye sordular. 13 Başkalarıysa, “Bunlar taze şarabı fazla kaçırmış” diye alay ettiler.
(Resullerin İşleri- 2:1-13.)
Meryem’in Ölümü ( Koimesis )
İncil’de Meryem’in Ölümü ile ilgili herhangi bir kayıt yoktur. Bu konudaki bilgiler kilise geleneği ve kilise tarihçilerinin yazdıklarına dayanmaktadır. Meryem’in Göğe Alınışı Bayramı ilk kez Bizans Ortodoks Kiliselerinde daha sonra Katolik Kilisesi tarafından da kutlanmaya başlanmıştır. Doğu ikonalarında Meryem’in Göğe Yükselişi temasına çok az rastlanılıp genel olarak Meryem’in Uykuya Dalışı teması işlenirken Ortaçağ’ın sonlarına doğru ‘göğe çıkış’ iki kilise tarafından da kabul edilmiştir. Bu bayram, İsa’ya inananların ölümlerinden sonra göğe alınacaklarına ve sonsuz yaşama kavuşacaklarına olan inançlarının bir göstergesi olarak kabul edilir.
Katoliklerin her yıl 15 Ağustos günü özel bir ayinle, Ortodoksların ise 15 Ağustos gününe en yakın Pazar günü, Kutsal Ayin ile beraber kutladıkları bu bayramın kilise tarafından resmi kabul görmesi 451 yılındaki Kadıköy Konsili’nde gerçekleşmiştir. Kilise geleneğine göre Meryem Ana öldükten sonra İsa Mesih annesinin bedeninin çürümesini istememiş ve yeryüzüne inerek onu göğe yükseltmiştir. Bu nedenle Meryem’in Ölümü bir anma töreni olarak değil, oğluna kavuşması ve göğe yükselmesi nedeniyle bir yortu olarak kutlanmaktadır.
Kompozisyonlarda ise Meryem elleri karnının üzerinde birleştirilmiş, gözleri kapalı yüksek bir platform üzerinde yatar vaziyette merkezde konumlandırılmış etrafında ise melekler ve havariler çevrelemiş şekilde işlenmiştir. Meryem’in yanında daha yüksek bir konumda İsa mandorla içerisinde elinde Meryem’in ‘ruhunu’ temsil eden bir çocuk tutar vaziyette etrafı meleklerle çevrili şekilde betimlenmektedir.