Orta Asya’da medrese kurumunun ortaya çıkmasından önce, dinsel eğitim camilerde veya evlerde verilmekteydi. Daha sonra sadece dinsel eğitimin verildiği ve bilimsel eğitimin yapılmadığı okullar açılmaya başlandı. Medreselerin çekirdeğini meydana getiren bu okullar, ilk olarak 10. yüzyılda Taberan’da, daha sonra da Bağdat’ta açılmıştır. Dinsel ve bilimsel eğitimin verildiği ve devlet memurlarının yetiştirildiği medreselerin İlk kuruculan, kaynaklardan ve arkeolojik verilerden anlaşıldığına göre rnuhtemelen Gaznelilerdir. Sengbest’de Gazneliler Dönemi Arslan Cazip Türbesi’ne (1028) bitişik olarak bulunan ribatla birlikte, bir medrese olduğu ileri sürülen, eyvanlı,
açık avlu etrafında mekânlar sıralanmış bir yapının temel kalıntıları bulunmaktadır. Bazı İslam yazarları, 10. yüzyıl sonu ile 11. yüzyıl başlarında Nişabur’da bazı bilginlerin öğretim yapmalan için kurulmuş olan okullardan söz etmektedir. Saig elNişaburi, Ebu Ali el-FIüseyni, İbni Furak, Ebul Kasım el-Kuseyri tarafından Nişabur’da Medreseler kurulmuştur. Kaynaklardan, bu şehirde dört ünlü medresenin olduğunu öğrenmekteyiz. Bunların ilk üç tanesi Gaznelilere, sonuncusu Selçuklulara aitti. Birincisini Nasır bin Sebük-Tigin (999), ikincisini Ebû Saad İsmail el-Astrabadi, üçüncüsünü Ebû İshak el-İsrafaraini ve sonuncusunu ise el-Beyhaki kurdurmuştur (1049-50). Bu medreselerden ilk üçü Gazneli Mahmud Dönemi’nde (997-1030) inşa edilmiştir. Aynı zamanda bu hükümdar, Gazne Şehri’nde yükseköğretim yapan bir okul kurdurtmuştur. Sultan Mahmud un oğlu I. Mesud Dönemi’nde (1030-1040) çok sayıda medrese inşa edildiği bilinmektedir.
Muhtemelen Horasan ve Maveraünnehir bölgelerinde ilk medreseler 10. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Nişabur’da 10. yüzyılın ikinci yarısında kurulan medreseler, Karani tarikatına karşı Şafiler tarafından inşa ettirilmiş olabilir. Kaynaklardan, Selçuklular Dönemi’nde Tuğrul Bey (1040-1063) zamanında, Nişabur’da bir medresenin inşasından (1046) bahsedilmektedir. Selçuklu medreselerinin çoğalması Alp Arslan (1063-1072) ve Melikşah (1072-1092) Dönemi’nde, Vezir Nizam ül-mülk (1064-1092) tarafından gerçekleştirilmiştir. Medrese kurumu bir sisteme oturtulmuştur. Bu vezirin, Şii mezhebine karşı Sünni mezhebi geliştirmek amacıyla kurdurmuş olduğu medreselere “Nizamiye Medreseleri” denmektedir. Kaynaklara göre, 1067’de Bağdat’da bir medrese yaptırtmıştır. Sonra Nişabur, İsfahan, Rey, Merv, Belh, Herat, Basra, Amul, Musul, Hargrid ve Tus’da da medreseler inşa edilmiştir. Bundan sonra hükümdarlar, soylular ve zenginler medrese yaptırmaya devam etmiştir.
Orta Asya’da medrese mimarisinden elimize fazla örnek kalmamıştır. I. İbrahim (1047-1068) Vakfıyesi’ne (1066) dayanılarak yapılan arkeolojik kazılar sonunda, eski Semerkand (Afrasiyab /Özbekistan) Şehri’nde Kussem bin Abbas Türbesi’nin karşısında I. İbrahim Medresesi’nin (1066) temel kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Tuğladan yapılmış olan yapmm dört eyvanlı, açık avlulu medrese tipinde olduğu düşünülmektedir. Öğrenci odaları ve diğer amaçlı kullanılan dörtgen mekânlar bu avlu etrafında sıralanmıştır, Yapı, kalıntılardan anlaşıldığına göre portalli bir girişe sahiptir. Medresenin köşelerinde silindirik kuleler yer almaktadır. Yine kalıntılardan anlaşıldığına göre, yapının köşelerinde kubbeli mekânlar yer almaktaydı. Portalden sonra dört eyvanlı, merkezi kubbeli derin bir dehlizle avluya çıkılmaktadır. Medresenin portal cephesi nişlerle lıareketlendirilmiştir. Kalıntılardan, yapının tuğla, terrakotta ve alabastrdan yapılmış stilize bitkisel ve geometrik motiflerle süslendiği anlaşılmaktadır. Yapı 44×55 m ölçül erin dedir. Tuğla boyutları ise 16-18×29-33×4-4, 5 cm ölçülerin dedir. Orta Asya’da ilk bilinen medreselerden olan bu yapı kalıntısı, Karahanlılardan günümüze ulaşmış ender medrese örneklerindendir.
Melikşah Dönemi’nden gelen, bugün kitabesi Tahran Müzesi’nde olan, Horasan’daki Hargird Medrese-Camii (1087) dört eyvanlı ve açık avluludur. Yine Melikşah Dönemi’nden gelen Rey’deki medresenin (11. yüzyılın sonu) kalıntılarmdan, açık avlulu, dört eyvanlı bir şemaya sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu kalıntıların da bir ev olma ihtimali bulunmaktadır. Medreselerdeki dört eyvanın, dört
Sünni mezhep için yapıldığı konusunda düşünceler bulunmaktadır. Gurlulara ait Kuzeybatı Afganistan’da Badgis Bölgesi’nde yer alan Şah Meşhed Medresesi’nin (1165-66) kalıntılarından, yapının açık avlulu, dört eyvanlı bir tasarıma sahip olduğu anlaşılmaktadır. Maday’da (Güney Türkmenistan) bir medrese (11-12. yüzyıl) kalıntısı daha bulunmaktadır. İhtimalle dört eyvanlı, açık avlulu medreseler, tasarım açısından Orta Asya’daki eyvanlı, açık avlulu sivil mimariden ilham almıştır. Aynı zamanda medrese kurumunun ortaya çıkışı ve medreselerde görülen eyvanlı, açık avlulu tasarımlar, Budist manastırlarıyla da güçlü bir şekilde bağlantılıdır.
Orta Asya’da ortaya çıkan eyvanlı, açık avlulu medreseler, daha sonra Orta Asya, İran, Suriye, Kuzey Afrika ve Anadolu’da gelişimine devam etmiştir. Özellikle Anadolu’da asıl gelişimini izleyebildiğimiz fakat Anadolu dışında ilk ve tek örneğini Gümüştekin Medresesi’nde (Bosra/Suriye/1135-36) gördüğümüz merkezi kubbeli medreselerin kökeni, Orta Asya merkezi kubbeli sivil yapılara dayanmaktadır.