Çeşitli uygarlıklara sahne olan Divriği’ye Malazgirt zaferinden sonra, Türkler yoğun bir şekilde yerleşmişler, Alparslan’ın komutanlarından Mengücek Gazi Erzincan, Kemah ve Divriği’ye yerleşerek Mengücekoğulları devletini kurmuşlardır. Erzincan-Kemah ve Divriği olarak iki kol oluşturan Mengücekoğulları’nın bir koluna Divriği merkezlik etmiştir. Divriği bu devirde çok imar görmüş ve Mengücekoğulları, sosyal alandaki kuruluşların yapımına önem vermişler, yaptırmış oldukları sanat değeri çok yüksek anıtlarla da övülmeye layık bir Selçuklu kolu olarak tarihteki yerlerini almışlardır. Mengücekoğulu Ahmed Şah ve eşi Turan Melek tarafından 1228 yılında yaptırılmış olan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Anadolu’da eşine rastlanamadığı gibi, dünya sanat tarihinin de en ilginç eserlerinden biri olarak evrensel nitelikli bir başyapıt teşkil eder. Eşsiz bezemeleri ile, dönemin taş işçiliğini aşan bu anıtın özgün bir üslubu vardır. Divriği mucizesi ya da muamması denilen, öncesiz ve sonrasız bu üslup Selçuklu dönemindeki sanat ve zenaat ortamının bütün biçimsel sözlüğünü içeren, adeta ansiklopedik bir birikimi sergilemektedir.
Divriği Ulu camii ve Darüşşifası Divriği Kalesinin güneyinde, Iğımbat tepesinin batı eteğinde yükselmektedir. Divriği Ulu Camii, Kale Camii’ni yaptıran Mengücek beyi Şahinşah’ın torunu ve Süleyman Şah’ın oğlu Ahmed Şah tarafından 1223 yılında yaptırılmaya başlanmıştır. Anıtın baş mimarı Ahlatlı Hürremşah’tır. Caminin mükemmel bir işçilikle yapılmış olan ahşap minberi, Tiflisli İbrahim oğlu Ahmed adlı bir sanatkara aittir ve1240 tarihini taşımaktadır. Ulu Camii’nin orijinal vakfiyesinin tarihi ise 1243 olup, anıtın yapımı oldukça uzun sürmüştür.
Ulu Camii’nin güneyinde, bitişik nizamda inşaa edilmiş olan Darüşşifa yer alır. Uzaktan ve yakından bu iki yapı ayırt edilemediğinden, Ulu Camii deyimi her iki yapıyı da kapsar. Camii ile darüşşifa, 32X64 m.=1280 m2, Darüşşifa 24X32 m.=768 m2 dir. Camii, 16 sütunlu enlemesine ve boylamasına beş sahın oluşturmakta,üstü 23 tonoz ve iki kubbe ile örtülüdür. Sekiz köşeli olan sütunlar geniş başlıkları taşımaktadır. Duvarların kalınlığı 140 cm. dir. Caminin, kıble kapısı (kuzey taçkapısı), batı yönünde çıkış kapısı olan Çarşı kapısı (batı kapısı) ve doğuda yer alan Şah kapısı olmak üzere üç girişi vardır. Camide tarih ve isim veren kitabeler 4, usta imzaları 4, besmele,ayet ve dua yazılı olan 21 yazılı pano yer almaktadır.
Kıble kapısı (kuzey taçkapısı), Selçuklu yapılarının kapılarında olduğu gibi, yapıya göre daha yüksek ve dışa taşıntılı biçimdedir. Barok stilde tasarlanmış olan bu taç kapı 14.5 m. yükseklikte, ve 11.5 m. eninde, 4.5 m. derinliğindedir; taçkapı duvar cephesinden ileriye doğru 1,6m. dışa doğru taşırılmıştır.
Taç kapının iki kanadında simetri izlenimi vererek arka arkaya sıralanan, hemen hemen bağımsız durumdaki yüksek kabartmalar, her dalında ufak ağaçların, ince sütunlardan kocaman yaprakların, ayna denilen ve üzerleri yıldız kabartmalı yuvarlak levhaların çıktığı plastik bir görünüm sergilemekte, kapının har iki yanında kırma motifler ve vazo motifi yer almaktadır. Kapının planı ve bezemeleri, benzerine asla rastlanamayan bir tasarım hüneri sergileyen, kompozisyonu, cephe güzelliği, malzeme seçimi, kabartmaları, plastiği, anıtsal etki ve ışık gölge derinlikleri yönünden üstünlük taşımaktadır. Sanatkar sanki bitki motifleri ile bir cennet bahçesi tasarlamıştır.
Kapıda yer alan iki kitabenin ince iki satırlık olanında, Alaaddin Keykubad devrinde yapıldığı, iri harfli, yüksek kabartmalı ve zemini çiçek motifli olan diğer kitabede ise 1228 yılında Süleyman Şah oğlu Ahmed Şah tarafından yapıldığı belirtilmektedir. Bu kitabenin çiçek zemini içinde, başında ve sonunda olmak üzere stilize bülbül ve gül kabartması ilgi çekici bir kompozisyondur.
Caminin batı yönünde bulunan Çarşı kapısında (çıkış kapısı) 9.5 m. yükseklik, 6 m. en, 2.6 m. derinlik ve 1.4 m. taşıntı vardır. Selçuklu sanatında rastlanamayan özellikteki bu kapı üzerinde, 1228 tarihini veren bir kitabe bulunmakta, kapının bütün yüzeyini, ince ayrıntılarla, zengin bitkisel motifler örtmektedir. Bu süsleme, adeta bir halı ve eşsiz desenlerle bezeli bir kumaşa benzetildiğinden bazı bilim adamları tarafından bu kapıya “Tekstil kapı” denilmiştir. Kapı çıkıntısının sağ ve solunda çift başlı birer kartal, nişin yan yüzeyinde ise tek başlı bir kartal bulunmaktadır; pek çok hanedan tarafından kudret ve egemenlik simgesi olarak kullanılan bu sembol, hiçbir yerde buradaki kadar zarif işlenmemiştir.
Doğu yönündeki şah kapısı, fonksiyonuna uygun olarak “Taht kapısı” olarak da bilinmektedir. Yüzeyi bitkisel, geometrik, yıldız, düğüm, saç örgüsü motifleri ile bezemelidir.
CAMİ KAPILARI ÜZERİNDEKİ YAZITLARIN ANLAMI
Şifa yurdunun kapısı üstündeki yazının anlamı: “El Melik Es Seyyid Fahrudden Bahram Şah’ın Kızı Allah’ın affına muhtaç adaletli Turan Melek Allah Rızası için bunun mübarek şifa yurdunun inşasını emretti.”
Batı Çarşı Kapısı üstündeki yazının anlamı: “Allah rızası için önce bu mübarek camii, Allah’ın rahmetine muhtaç zayıf kulu Ahmet Şah Bin Süleyman Şah, Bin Şahin Şah mü’minlerin yardımcısı tarafından tesis olunmuştur. Allah mülkünü daim ve kadrini yüce etsin.” Kale Kuzey Kapısının üstündeki yazının anlamı: “Allah’ın rahmetine muhtaç zayıf kul Süleyman Şahın oğlu Ahmet bu mübarek camiinin inşasını emretti Allah mülkünü daim kılsın.”
Doğuda bulunan Şah Kapısının üstündeki yazının anlamı: “Mülk tek ve Kahhar olan Allah’ındır. Mimar Ahmet.” Cami içindeki minberin sol köşesindeki yazının anlamı: “Müminlerin yardımcısı Ahmet Şah Bin Süleyman Şah Bin Şahin Şah (Allah mülkünü daim kılsın) mübarek minberin dikilmesini emretti. Mimar Tiflisli Ahmet Bin İbrahim.”
MİNBER:Ahşap olup 6-7 metre yüksekliği 4,2m. derinliği 103 cm. enidir. Bu minber ahşap geçme işlemeleri yönünden esaslı bir atılımın görülmediği bir çağda yapılmış çok iyi bir örnektir. Üzerinde ad ve kitabelerin yanı sıra çok sayıda Ayet bulunmaktadır. Hadis ve ayet yönünden Anadolunun öteki minberlerinden zengindir. Minberin 22 yazıcısından üçü yaptırıcı veya sanatkar imzaları, diğer 19’u Ayet ve hadfistir. Üzerindeki yıldız ve levhacıklar 5 ve 12 köşelidir.
MİHRAP : Biçimi ve dekorasyonu ile Anadolu’da tektir. Mihrap, 8.6m. yüksekliğinde, 9.2m eninde olup, biçim ve dekoratif özellikler açısından Anadolu’da tektir. Mihrap üstü kubbesi içten fevkalade süslü, istalaktikli konsallara dayanan 12 nervür taşı ile dilimlere ayrılmış ve kasnak silmesi de köşelerde birbirlerine çaprazlaşan kemerciklerle tromp şeklinde istinatgah vücuda getirilen dört büyük kemere oturtulmuştur. Mihrap çok sade, sivri kemerli bir niş olup kapılarda görülen baroklaşmış rumi şekillerin derin ve iri silmelerle iddialı bir hale sokulmuş ve fazlasıyla tebaruz edilmiştir. Mihrap kubbesinde dört küçük pencere vardır. Bunlardan üçü tan ağarışında günün ilk ışıklarını içeriye biraz sabah yıldızı şeklinde ulaştıran kubbeye gök boşluğu havası veren ustaca düşünülmüş yıldız biçimli deliklerdir.
Divriği Ulu Camii’nin her biri bir sanat eseri olan halı ve kilimleri İstanbul Halı ve Kilim Müzesi’nde sergilenmektedir.
Minare, caminin kuzeybatı köşesinde yer alır ve silindirik gövdeli bu minare, caminin asıl minaresinin yıkılmasından sonra, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1523 yılında yenilenmiştir.
DARÜŞŞİFA
Ulucamiye bitişik olarak yapılmış halk dilinde medrese diye de adlandırılmaktadır. Bu günkü hastanelerin görevini yapan Divriği Şifahanesi Anadoludaki darüşşifalarının en eski, en sağlam ve en bozulmamış olanıdır. Camiye güney yönünden bitişik olan darüşşifa (Turan Melek Darüşşifası), Erzincan Emiri Fahrettin Behram Şahın Kızı ve Ahmet Şahın eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmıştır. 18.yy.da medrese haline getirildiği için Şifahiye Medresesi de denilmektedir. Görkemli ve zengin süslemelerle bezeli taş kapısı dört eyvanlı, orta avlusu kapalı plan şeması ile orta asya Türk yapı geleneğine bağlı, benzersiz bir Mengücek anıtıdır. 1206 Kayseri ve 1217 tarihli olan Sivas Darüşşifası gibi Divriği Darüşşifası da günümüze bozulmadan gelen en eski ve en sağlam Selçuklu Tıp Merkezlerinden biridir.
Darüşşifa kapısı, yükseklik ve plan bakımından yepyeni özellikler gösterir. Yarım bir eyvan görünümünde olan taç kapının kemeri, işlemeleri ile bir başbağı veya tacı andırmakta, adeta bir kadın başını simgelemektedir. 14 m. yükseklikte ve 10.5 m. derinlikte olan kapının sol payesinde,üçgenler içinde gizlenmiş bir ustalar rölyefi vardır. Taçkapının dış sütun demetlerinin üzerinde de biri sol diğeri sağ tarafta olmak üzere erkek ve belirgin örgülü saçı ile kadın (şah-melek) kabartmaları yer alır ki bunların egemenlik, aydınlık, mutluluk, umut gibi kavramları sembolize ettiği Sivas Darüşşifası’nın da iç eyvanının iki yanında bulunan kadın erkek kabartmalarında olduğu gibi ay ve güneşi simgelediği de düşünülmektedir. Sütun demetlerinde yer alan geometrik bordür, Selçuk kaftanlarının kollarındaki kolbağlarına benzetilir. Tabandan yükselen bu sütun demetleri, kapı üzerinde yer alan diskler, kartuşlar plastik biçimli palmetler, ışık-gölge oyunları ile olağanüstü bir sanatı sergiler. Kapı kavsarsının altına gelen alınlık da yıldız motifleri ile dekore edilmiş olup, beş köşeli yıldız motifleri ilk olarak Divriği Darüşşifası’nda bulunmaktadır. Alınlığın altında birinci kata ışık veren pencere bulunur. Bu dikdörtgen ve bölmeli pencere, son derece zarif işlemeli bir sütuncuğun ardında olup, bombeli bir profille sınırlandırılmıştır. Bu anıtsal kapıda, büyük ve kitlesel taşlar ustalıkla ve özellikle yıldız ve ay motifleri, palmet örnekleri, yaprak frizleri, yuvarlak dilimli yelpazeler, bir çok süsleme ile uyum içinde, görenlere sonsuz bir hayranlık uyandıran destansı nitelikteki zevk inceliği ile sunulmaktadır.
Darüşşifa’da iki kitabe vardır; girişinin üzerinde yer alan ilk kitabede binanın 1228 tarihinde Melike Turan Melek tarafından yaptırıldığı, iç mekandaki diğer kitabede ise “Ahlatlı… Hürremşah’ın eseri” olduğu belirtilmektedir.
Bu anıtsal kapıdan sağ ve solunda birer koğuşun bulunduğu giriş eyvanına geçilir ve ikinci bir kapı ile iç avluya ulaşılır. Revaklı avlunun ortasında küçük bir havuz vardır. Ana eyvanın kuzeyinde dıştan kırık pramidal, içten kubbeli türbe bulunmaktadır. Türbede Ahmet Şah, eşi ve ailesine ait onaltı kabir bulunur. Bunlardan iki tanesi Selçuklu çinileri ile kaplı olup Ahmed Şah ve Turan Melek’e aittir. Türbeye ayrıca camiden de geçilmektedir.
Darüşşifanın yönetimi ile ilgili en eski vakfiye XIV.yy. sonlarında düzenlenmiş olup, orijinal vakfiye ele geçmemiştir. XIV.yy. düzenlenen bu vakfiyede, hem vakıflarının, hem de mütevellilerinin hep kadın olduğu görülmektedir. Darüşşifanın yalnızca yaptırıcısının değil, yöneticilerinin/mütevellilerinin de kadınlar olduğu ele geçen belgelerden anlaşılmaktadır.
UNESCO’nun koruma çalışmaları kapsamında yürütülen “Dünya Kültür Mirası” listesinde Türkiye’den dokuz doğal ve kültürel varlık bulunmaktadır. 1985 yılında, bu listede yer alan ilk üç varlık içinde olan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, özgün mimarisi, estetik, kültürel ve evrensel değeri ile ayrıca, 13.yy.da kadın-erkek eşitliğini de simgeleyen bir anıt olarak bu listeye alınmaya layık görülmüştür. Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan diğer doğal ve kültürel varlıklar içinde Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası eser olarak (diğerleri SİT alanıdır) tektir.
Divriği Ulucamii Hakkında Kısa Bilgi Notları ve Camii Kapıları Üzerindeki Yazıtların Anlamı
Sifa Yurdunun Kapısı Üstündeki Yazının Anlamı
El Melik Es Seyit Fahrudden Bahram Şah’ın kızı Allah’ın affına muhtaç adaletli Kraliçe turan Melek Allah rızası için bunun mübarek şifa yurdunun inşasını emretti.
Batı Çarşısı Kapısı Üzerindeki Yazının Anlamı
Allah Rızası için önce bu mübarek camii, Allah’ın rahmetine muhtaç zayıf kulu Ahmet Şah Bin Süleyman Şah, Bin Şahin Şah, müminlerin yardımcısı tarafından tesis olunmuştır. allah mülkünü daim ve kadrini yüce etsin.
Kale Kuzey Kapısının Üzerindeki Yazının Anlamı
Allah’ın rahmetine muhtaç, zayıf kul Seleyman Şah’ın oğlu Ahmet bu mübarek caminin inşasını emretti. Allah mülkünü daim kılsın.
Doğuda Bulunan Şah Kapısının Üzerindeki Yazının Anlamı
Mülk tek ve Kahhar olan Allah’ındır. Mimar Ahmet
Cami İçindeki Minberin Sol Köşesindeki Yazının Anlamı
Müminlerin yardımcısı, Ahmet Şah Bin Süleyman Şah Bin Şahin Şah (Allah mülkünü daim kılsın)bu mübarek minberin dikilmesini emretti. Mimar Tiflisli Ahmet Bin İbrahim